Firavun kelime olarak hem Arapça hem de İbranice’den günümüze kadar gelmiş bir kelimedir. Firavun’un kelime anlamına bakacak olursak Saray anlamını taşımaktadır .Hatta büyük ev unvanını da almıştır firavun bilindiği üzere Yüce Allah tarafından helak edilen dünyaya hükmeden kafir bir hükümdar olarak karşımıza çıkar. Mısır’da eski zamanlarda dinin oldukça önemli bir yeri ve önemi vardı firavun ise kendine Tanrı olarak kabul ediyor halkının da kendisine secde etmesini emrediyordu.
Firavun oldukça kötü bir hükümdardı firavun aynı zamanda Mısır’ın inanışına göre tanrının oğlu olarak kabul ediliyordum Dolayısıyla Mısırlılar firavunu oldukça sonra bir hükümdar olarak bilmektelerdi. Mısır yıllar boyu kötü hükümdar Zalim firavun tarafından yönetildi Hz Musa döneminde yaşamını sürdürdüğü için Hz Musa’yı tanıyordu .300 sene yaşayan Firavun bir kez bile hastalanmadı. Hatta bilinenlere göre gözünde bir çapak dahi olmadı.
Firavun’un karısının adı Asiye idi. Hz. Asiye Firavun tarafından çok fazla eziyete maruz kaldı. Hz. Asiye Hz. Musa’ya inanıyordu. Ama eşi Firavun hem Hz. Musa’yı hem de Yüce Allah’ı inkar etti. Karısının iman ettiğini öğrenmesi üzerine sinirden deliye dönen Firavun Hz. Asiye’ye eziyetler yaptı. Dolayısıyla Hz. Asiye her ne kadar iyi kalpli bir insansa Firavun bir o kadar da kötü , zalim bir hükümdardır. İyi kalpli kadın Hz. Asiye, zalim eşi Firavun’un zulümlerine artık daha fazla dayanamayıp “Musa’nın ve Harun’un Rabbine iman ettim ” demiş ve hak dini kabul etmiştir. Firavunun zulmüne artık yorulan Hz. Asiye, Yüce Allah’a şu duayı ettikten sonra son nefesini vermiştir: “Rabbim, benim için yanında Cennet’te bir ev yap. Beni Firavundan ve onun kötülüklerinden kurtar. Beni bu zalimler topluluğundan kurtar.” demiştir.
Üzülerek ifade etmek isteriz ki zalim eş Firavun, iyi kalpli eşine en ağır işkenceleri yapmıştır. Bu sebepten dolayı yüce kitabımız Kur’an- ı Kerim’de Hz. Meryem ile birlikte Hz. Asiye en yüksek kemale ermiş bir kadın olarak karşımıza çıkar.
Araf Suresi, 127. ayet:
Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: “Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır’da) bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terk etmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?” (Firavun) Dedi ki: “Erkek çocuklarını öldüreceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz.”
Araf Suresi, 131. ayet:
Onlara bir iyilik geldiği zaman “Bu bizim için” dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah Katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.
Kasas Suresi, 32. ayet:
“Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt (mucize)dır. Gerçekten onlar, fasık bir topluluktur.”
Araf Suresi, 123. ayet:
Firavun: “Ben size izin vermeden önce O’na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı buradan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz.”
Kasas Suresi, 8. ayet:
Nihayet Firavun’un ailesi, onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi.
Mü’min Suresi, 26. ayet:
Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.”
Mü’min Suresi, 28. ayet:
Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü’min bir adam dedi ki: “Siz, benim Rabbim Allah’tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va’dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez.”