Umur Bey, Fatih’ten 115 yıl önce Gemileri karadan yürüten ilk Türk büyüğü

30.06.2014
3.829
A+
A-
Umur Bey, Fatih’ten 115 yıl önce Gemileri karadan yürüten ilk Türk büyüğü

Umur Bey, Fatih’ten 115 yıl önce Gemileri karadan yürüten ilk Türk büyüğü 

Denizci olarak büyük şöhret kazanmış bir Türk askeri ve devlet adamıdır. Şair Enverî tarafından “Düstûr-Nâme” adlı eserde hayatı destanlaştırılmış bir şekilde anlatılır.

İzmir Emiri Gazi Umur Bey, XV. asırda şair Enverî tarafından yazılan manzum “Düstûr-nâme”de, destansı bir şiir diliyle hayatı anlatılan; girişimci, yetenekli, kahraman Türk denizcisi ve Aydınoğulları Beyliği’nin en ünlü emiridir. İzmir’in Osmanlı öncesi Türk egemenliği dönemini içeren “tek” kaynak, 1465’te Fatih dönemi vakayınüvislerinden olan Enverî tarafından kaleme alınan “Düstûr-nâme” 3730 beyitten oluşuyor. Mesnevi tarzındaki eserin ikinci bölümünde; Umur Bey’in hayat hikâyesi, yaptığı fetihler, akınları, 26 deniz seferi ayrıntılarıyla ortaya konulurken; Anadolu Beylikleri, Bizans ve Lâtinlerle olan temasları da şiirsel bir üslupla dile getirilmiş.

Malazgirt Zaferi’nden sonra 1077’de Çavuldur boyu tarafından fethedilen İzmir’de, Bizans tutsaklığından kurtulan Çaka Bey tarafından 1081’de ilk Türk Derya Beyliği kuruldu. Bizans’ın içten çürüdüğünü gören Çaka Bey, “Üçlü Kıskaç” dediği bir plânla Bizans’ı ele geçirmeye çalıştı. İzmir, Çaka Beyin büyük deniz proje ve girişimlerine sahne oldu. Her zamanki gibi Bizans entrikaları galip geldi ve Çaka Bey’in büyük hayalleri suya gömüldü. 1097’de Haçlı Ordusu tarafından, 20 yıllık ilk Türk Derya Beyliği’ne son verilerek toprakları Bizans’a verildi.

Anadolu Türk birliğini sağlayan Anadolu Selçukluları döneminde, uc denilen Bizans sınırı, sürekli göç alıyordu. Gaziler İzmir’e kavuşmak için yanıp tutuşuyordu. Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğol egemenliğini tanıdığı dönemde uc’larda bulunan Türkmen Beyleri bağımsızlıklarını ilan ettiler.

*Aydınoğulları Beyliği
Kütahya yöresine hakim olan Germiyanoğulları’nın sahasından gelip, Küçük Menderes havzasına yerleşen Türkmenler tarafından kuruldu. Aydınoğulları’nın kurucusu olan Mehmet Bey’in beş erkek bir de kız çocuğu vardı. Hızır, Umur, İbrahim Bahadır, Süleyman ve İsa Beyler ile Hanzade Sultan’dır. Umur; “işler, yükümlülükler, görevler” anlamındadır. Umur Bey’in İslami lakabı; Bahaüddün olup, “Dinin güzelliği” anlamına gelir.

Umur Bey 1309 yılında Leşkerieli’nde doğdu. Ayasulug-Efes Emiri olan amcası Osman, doğduğu sırada orada bir tersane kurup, gemi yapımına başladı. Mehmet Bey’in ikinci çocuğu olduğu halde, dönemin en iyi hocalarından dersler aldı. 12 yaşında silâh kullanmaya başlayan Umur Bey, çağdaşlarının verdiği bilgilere göre; uzun boylu, sağlam yapılı, etkileyici ve heybetli bir görünüme sahipti.

*Deryalar Fatihi Umur Bey
Güney Batı Anadolu’da Adalar Denizi(Ege) kıyılarında kurulan Menteşeoğulları Beyliği’nden Osman ve Orhan’ın deniz kuvvetleri ile Saint Jean Şövalyeleri, Venedik, Ceneviz ve Katalan filoları arasında XIV.asır başlarında bir çok deniz savaşı yapıldı. Bu savaşlara katılan Aydınoğlu donanmasına komuta eden Umur Bey, denizci olarak büyük şöhret kazandı. Umur Bey, Saruhanoğlu Süleyman Bey ile birleşerek bir donanma kurdu. Kızılçullu Deresi’nin Gaziemir(adını taşıyor) ile Şirinyer arasındaki bölümünde ilk tersanesini kurdu. Gaziemir’den doğup İzmir Körfezi’ne dökülen Kızılçullu Deresi üzerinde, tersanede imal ettirdiği 30 santimetre derinliğindeki suda bile ilerleyebilen kadırgaları efsane oldu.

İzmir kalesi ve limanını 1328’de Cenevizliler’den alan Umur Bey ertesi yıl 8 gemilik bir filo ile denize açıldı ve Çanakkale Boğazı’nda ilk savaşını yaptı. 1329’da Menteşe, Ayasulug ve Saruhan Beyleri’nin deniz kuvvetleri ile Türk korsanları, Adalar Denizini Hıristiyanların birleşik donanmasına dar ettiler.

Umur Bey’in küçük filosu, gittikçe büyüdü. 1329’da, yanında İbrahim Bahâdır Bey (140’deki kurucu Cüneyd Bey’in babası) olduğu halde, Bozcaada’ya çıktı. 1330’da 45 gemi ile Sakız’a baskın yaptı. Umur ile Saruhanoğulları’ndan Timur Bey’in müttefik deniz kuvvetleri 1332de Gelibolu civarına asker çıkardılar. Amaçları Çanakkale Boğazı’nı zaptederek, Bizans donanmasını Marmara’da hapsetmekti. Fakat bazı başarılardan sonra, geri çekilmek zorunda kaldılar.

1333’te Umur Bey’in kumandasında Eğriboz seferinde Venedikliler ile savaşan müttefik Türk donanması 250 gemiden oluşuyordu. Umur Bey aynı yıl içinde 170 gemi ile Yunan kıyılarına gitti. Karaya çıkardığı akıncılar Atina kapılarına dayandılar. 1334’te Gazi Umur genç yaşında Aydınoğullarına hükümdar seçildi.

*Karada yürüyen gemiler!
1335’te 276 gemi ile Mora’ya gitti. 1336’da Foça’da İmparator Kantakuzen ile buluştu. 1338’de 350 gemi ile Korent’e gitti. Bu seferinde 50 büyük gemiyi Korent civarına bıraktıktan sonra 300 gemisini karadan yürüterek Patras körfezine geçirdi. Sonra aynı yoldan geri döndü. Bu yüzden eski tarihlerimizde Korent limanına Umur Bey limanı denilir.

“Hükmü paşa kıldı ettiler yerak,
Karadan gemi çeker olup yayak.
….Tahtalar döşeyüb sabunla,
….Gemiler çektiler anlar onunla.
Eğer görsen anı gazi Umur beğ,
Derya olmaya bu donanmada yeğ.
….Mavnalar, kadırgalar bu üzre
….Sadasın dağlar yürür su üzre.

(Enverî : Düstûr-name)
(Umur Bey’in bu dahice hareketi İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet’e ilham kaynağı oldu. Türk Tarihi’ni derinlemesine inceleyen Fatih Sultan Mehmet de, Umur Bey’den 115 yıl sonra Haliç’e, gemilerini karadan yürüterek soktu. Haliç’in ağzına çektikleri kalın zincire güven Bizanslılar, sabahleyin Türk Donanmasını karşılarında görünce son umutlarını yitirdiler.)

Umur Bey 1339’da Bizans İmparatoru Kantakuzen’in önerisi üzerine boğazlardan geçerek Karadenize çıktı. Tuna ağzında Kilya limanına asker çıkararak Eflak arazisine akın yaptı. Bu seferde şimdi Beykoz’da “Umur Yeri” denilen yeri üs olarak kullandı. Umur Bey dostu Kantakzen’e yardım etmek için 1342’de İzmir’den 380 gemilik donanmasına 29.000 asker yükleyerek Meriç nehri ağzına çıkardı. Böylece Anadolu’daki Türkler ilk kez Avrupa kıt’asına ayak bastı. 1329’daki 8 gemilik küçük filosunun 12 yıl içinde 380 gemilik bir donanmaya dönüşmesi, büyük bir başarıydı. Dimetoka’yı Bulgarlar’dan alıp müttefiki İmparator’a verdi. Ertesi yıl, 1342’de İmparator, rakibi Paleologoslar’a karşı tekrar Umur Bey’den yardım istedi ve bu suretle Türk hükümdarını, Bizans’ın dahilî işlerine karıştırmış oldu. Gazi Umur Bey, Rumeli’ye geçip, İmparator’a istediği yardımı yaptı.

*Gavur İzmir-Sen Piyer Kalesi
Avrupa Devletleri, Umur Bey’le başa çıkamayınca; Venedik, Ceneviz, Rodos, Kıbrıs ve Papalık gemilerinden büyük bir Haçlı Donanması oluşturup, güçlü bir ordu ile İzmir’e gönderdiler. 28 ekim 1344’te bütün Avrupa devletlerinin birlikleri tarafından desteklenen Rodos’taki Saint-Jean Şövalyeleri, İzmir’e baskın yaptı. Aydınoğulları’nın tersane ve donanmalarını yaktı. Halk kılıçtan geçirildi. Liman Şövalyeler’in eline geçti. Fakat yukarı kale, Türkler’in elinde kaldı. Bu suretle şehir, “Müslüman İzmir” ve “Gâvur İzmir” diye ikiye bölündü ve 1403’ün ilk günlerinde Timur’un Şövalyeler’i kovmasına kadar tam 59 yıl bu durum sürdü. (Günümüzde canlılığını koruyan bu deyim hakkında farklı açıklamalar olsa da gerçek budur.)

Hem din adamı, hem de silâhşör olan Sen Jan Şövalyeleri, Selâhaddin Eyyübi’nin Kudüs’ü geri almasından sonra, Rodos adasına sığınmış, orada Doğu Akdeniz2in başına bela olmuşlardı. Ele geçirdikleri son sığınaklarını güçlendirmek için canla başla çalıştılar. Sen Piyer adını verdikleri kale, Basmane ile Gümrük arasındaki sahada çok kenarlı büyük bir yapıydı. Üç yanı deniz olup, karaya bakan yönü geniş ve derin hendeklerle çevrilmişti. İç surları kalın ve yüksekti. Burçlarının heybetli bir görünümü vardı. Her yanıyla Avrupa mimarisini yansıtıyordu. “Sen Piyer’in kapılarını ancak Sen Piyerliler açar!” deyişi her yerde yaygındı.

Üssüz kalan Umur Bey İzmir’i karadan kuşatarak; Osmanlı hükümdarı Orhan Bey’den dostu Kantakuzen’e yardım etmesini rica etti. Orhan Bey’in oğlu Şehzade Süleyman Paşa 1344’te bir Türk ordusunu gemilerle Gelibolu’ya çıkardı. Bu olayla Osmanlılar Rumeli’ye adım attılar. Osmanoğulları’nın donanmaları yoktu; komşu Karasioğulları’nın deniz kuvvetlerinden yararlandılar. Aydın ve Menteşe donanmaları ise çok güçlüydü ve Adalar Denizi’ne hâkimdiler.

Donanması Haçlılar tarafından yakıldıktan sonra Umur Bey, müttefik komşuları Menteşeoğulları, Saruhanoğulları ve Karasioğulları’ndan tedarik edebildiği gemilerle acele yeni bir donanmaya sahip oldu. Bu donanmayla Gelibolu yarımadasına çıkarak, Vardar vadisini taradı. Bulgar kuvvetlerini yok etti.

Gazi Umur Bey, Bizanslılara yardım ederek, ardını güvenceye aldıktan sonra, 1348’de İzmir Körfezi’ndeki Gavur İzmir denilen Sen Piyer Kalesi’ne saldırdı. Kaleyi Haçlılardan geri almak için birçok saldırı yapıldı. Gazi Umur Bey, arkadaşlarının hareketlerini görebilmek için en önde tırmandığı merdivenin orta yerinde miğferini kaldırırken, alnının ortasına isabet eden bir okla düştü. Yaralı bir kuş gibi süzüle süzüle hendeğe yüzüstü düşüp şehadet şerbetini içerken, bir eli Sen Piyer duvarını diğer eli suyu okşuyordu.

“On sekiz yaşı ata oldu süvar,
Hem yirmi bir yıl etti kar-ı zar.
….Yediyüz hem kırk sekiz idi sal,
….Yaş otuzdokuz etti intikal.
Eylemiştir ol yirmialtı gaza,
Rahmet anın ruhu-i pakina seza.”
(Enverî : Düstûr-name)
Şehit Umur’a Ağıt

Çok burçlu sur gibi yıkılmaz kalemizdi
Adalar Denizi’ne çağlayan nehrimizdi,
Adalardan Rumeli’ye esen yelimizdi,
Otuzdokuz yaşında öksüz bırakıp gitti.
.Dalgasız Kadifekale’de tutsak kaldık biz,
Deryadan gaddarca silindi namımız izimiz,
Ayasuluğ’a tıkıldı onlarca ticaret gemimiz,
Gavur İzmir’e baka baka solup, eridik biz.
(Ayten Dirier: İzmir’den Epik ve Lirik Kesitler-dosya)

Umur Bey, Birgi’de babasının yanına gömüldü. Yerine ağabeyi, Ayasuluğ Emiri Hızır Bey geçti. Umur Bey’den sonra Aydınoğulları denizciliği eski gücünü koruyamadı. Beyliğin toprakları da Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı devletine katıldı.

*“Sen Piyer Düştü!..”
Ankara Savaşı’nda (1402) Osmanlıları yenen Timur tarafından ülkeleri kendilerine iade edilen beylikler arasında Aydınoğulları da bulunuyordu. Gavur İzmir’in melânetlerini duyan Timur, hemen şehir üzerine yürüdü. 1403 başlarında dağlardaki karaçam ormanlarını kesip, kalenin etrafına yığıp, yaktı. Sen Jan Şövalyeleri denizden kaçıp Malta adasına sığınırken, Sen Piyer kalesi tamamen yıkıldı.

“Sen Piyer Düştü!..” nidaları, Avrupa’da yas, İslâm Dünyasında sevinçle karşılandı. Kale kalıntılarına asırlarca yaklaşılmadı. XVI.asırda Hisar Camii yapılarak yerleşime açıldı.

Aydınoğulları’nın ikinci devresinde Cüneyd Bey (1405-1426) denizden çok, karadaki faaliyetleri ile dikkati çeker. Cüneyd Bey, Fetret Devri’nde Osmanlı şehzâdeleri arasında saltanat mücadelelerine katıldı. Onun bu davranışı beyliğin sonunu hazırlayan nedenlerden biri oldu. Sonuçta Osmanlı sultanı II. Murad’ın gönderdiği bir ordu, Aydınoğulları Beyliği’ni ortadan kaldırdı (1426).

*Umur Bey’in Kişiliği
Umur Bey, 14 yıl süreyle bir amiral hükümdar olarak hep denizlerde dolaştı, deniz savaşları yaptı ve zaferler kazandı. Aydınoğulları Beyliğine yükselme devrini yaşattı. Ege Adaları, Yunanistan ve civar yerlere yaptığı seferlerle bol ganimet ele geçirip, Haçlıların korkulu rüyâsı hâline geldi. Bütün bu uğraşlar yanında, beyliğin îmârına ve gelişmesine de önem verdi. Zamânında birçok şehirde câmi, medrese, kervansaray, çeşme vs. gibi hayır eserleri kuruldu. Umur Bey, yazar, şâir ve âlimleri koruyup, teşvik ederdi. Kendi adına 5568 beyitli Süheyl-ü Nevbahar manzumesiyle, Farsça’dan Türkçe‘ye çevrilmiş olan Kelile ve Dimne ve Tabiatnâme adlı eserler vardır. Umur Bey adına, üzerinde ‘Umur bin Mehmed’ yazan bir sikke bastırılmıştı. Aydınoğullarından bazı sanat eserleri zamanımıza kadar varlığını korumuştur. Bunlardan en önemlileri Mehmed Bey’in yaptırdığı Birgi’deki Ulu Câmi ile Selçuk’da 1374’de yapılan İsâ Bey Câmii’dir.

Umur Bey’i diğer Türk beylerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de savaşta bizzat ordunun başında bulunup, diğer askerlerle birlikte en önde savaşmasıydı. Umur Bey’in Hindu Melek Hatun, Azize Melek Hatun, Gürci Melek Hatun adında üç kız çocuğu vardı.
*
Gazi Umur Bey’in heykeli, adının zaman içinde kısalıp “Gaziemir”e dönüştüğü İzmir’in güney kapısındaki ilçeye 2010 yılında dikildi. 3 metrelik kaide üzerindeki 5 metre boyundaki dev heykelle, anısı 672 yıl sonra hüküm sürdüğü topraklarda canlandı. Kızılçullu’lu olan heykeltıraş Eray Okkan’ın maliyetine yaptığı heykel; Akçay Caddesi üzerindeki Tansaş Kavşağı’nda yerini aldı. Ruhu şad olsun…
*
*Kaynakça:
-M.Fuad Köprülü : Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, 70-160, İstanbul-1981
-İsmail Hakkı Uzunçarşılı : Osmanlı tarihi-I, s.65-72, Ankara-1972
-İsmet parmaksızoğlu : İbn Batuta Seyahatnâmesi’nden seçmeler, s.30-39, ist.-1971
-Paul Wittek : Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu, s.41-63, İstanbul-1985
-Türkmen Parlak : Ege Denizi’nde İlk Türk Derya Beyleri, s.41-126, İzmir-1979
-Ayten Dirier : Türk Anadolu’da, s. 114-117, 120, 125, İzmir-1983
-Ayten Dirier : İzmir’den Epik ve Lirik Kesitler- dosya

ETİKETLER:
tarihigercekler
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.