Türklerin Müslüman Oluşu

23.08.2020
726
A+
A-
Türklerin Müslüman Oluşu

Türklerin Müslüman Oluşu ve Talkan – Cürcan Katliamları

Türklerin Müslüman oluşu ve Talkan – Cürcan katliamları, Türk tarihinde çarpıtılmış tarihi bilgiler arasındadır. Bu yazımızda çarpıtılmış bu tarihi gerçeklik üzerine durarak, bazı hususlara değineceğiniz.

Talkan – Cürcan Katliamları

710 yılında yaşanan Talkan – Cürcan katliamları, Türk tarihinde ayrı bir yere sahip olsa da bu katliamlar ve Türklerin Müslüman oluşu hakkında birçok tarihi bilgi dilden dile dolaşmakta ve hatta bazı tarih kitaplarında yer almaktadır.

Son peygamber Hz. Muhammed’in vefatının ardından gelen 4 halife dönemleri de son bulmuş, 661 senesinde Muaviye Arapların başına geçmiş ve Emevi döneminin başlamasını sağlamıştı.

Emevi döneminin başladığı bu tarihlerde ise Orta Asya’da Ak Hun devleti yıkılmış ve bu devletten geriye Toharistan Yabguluğu kurulmuştur. I. Göktürk devletinin yıkılmasının ardından Göktürklerin hâkimiyetinde olan bölgeler ise Çin hâkimiyetine geçmiş, bu hâkimiyet altında Yabguluklar halinde yönetilmeye başlamıştır.

II. Göktürk devleti kurulmuş olsa da daha 15 yıllık bir devlet konumundaydı ve o dönem Toharistan tarafına hâkimiyet kuracak durumda değildi. Talkan ve Cürcan katliamları 710 yılında 6. Emevi halifesi olarak bilinen Velid döneminde yaşanmış, bu dönemde Toharistan kısmında Türkler çok yoğun yaşasalar da güçlü devlet yönetiminden uzak bir beylik konumundalardı.

Katliamların baş sorumlusu olarak bilinen Kuteybe ise, bu süreçte Horasan valisi olarak görev yapmaktaydı. Farsların mağlup edilmesiyle birlikte Emevilerin yönetimi altına giren İran, Emevilerin etkisi altında kalmaya başlamıştı. Horasan bu olayların yaşandığı dönemlerde, önemli bir Fars şehriydi. Kuteybe yeni yerler fethetmek için Belh’e yani batıya doğru ilerlemeye başladı.

Beykent’i ele geçirmek isteyen Kuteybe 2 ay içerisinde şehri ele geçirmeyi başarmış, burada eli silah tutan tüm erkekler öldürülmüştür. Çocuk ve kadınlar ise esir alınarak, şehir ele geçirilmiştir. Bir savaşta direnişle karşılaştıktan sonra şehrin ele geçirilmesinin ardından, silahlı mücadele yapabilecek herkesin öldürülmesi, çocuk ve kadınların esir alınması o dönemde olağan durumlardan biriydi. Zira bunu farklı Türk devletleri dönemlerinde de görmek mümkündür. Lakin Talkin ve Cürcan bölgesinde cereyan eden hadiseler, tam anlamıyla insanlıkla bağdaşmayacak bir vahşetin tarihe geçmesini sağlayacak derecedeydi.

Beykent’i Kuteybe aldıktan sonra, Türklere ait zenginlikler gözlerini kamaştırmıştı. Zira Türkler uzun zamandır altın işçiliğinde fazlasıyla uzman bir millet olmuş, tüm evlerde altından yapılma harika işlemeli eşyalar bulunuyordu. Bu ve Türk kadınlarının asaleti, Arapları bir hayli etkilemişti. Sonraki süreçte yaşanacak katliamların temel nedenleri, aslında bu iki etkendi. Ayrıca Türklerin kalabalık olmaları, bir diğer önemli sebep olacaktır.

O dönem Arapların savaşta kural tanımaz yapısı, dünya tarihinde kara bir lekenin meydana gelmesine neden oldu. O dönemde yaşayan Araplar, İslam hukukundan oldukça uzak, o zamanın savaş şartlarına ve hukukuna dikkat etmeyen kimselerdi. Ki zaten Talkan ve Cürcan katliamları da bunun en somut ve acı örneği olmuştur.

Kuteybe ile katliamlar yaşanmadan önce anlaşan Soğd Beyi Neyzek Tarhan, Kuteybe’nin Türk şehirlerini ele geçirmesine göz yummakla kalmamış ona bir hayli yardımcı olmuştur. Türk beyleri arasında bir birlik olmadığını gören Araplar, diğer tüm Türk beyliklerini de ele geçirmek istedi. Neyzek Tarhan Kuteybe ile anlaşmasının büyük bir hata olduğunu görmüş, diğer Türk beylerine mektup yazarak Kuteybe’nin tüm Türk beyliklerini ele geçirme gayesinde olduğunu yazmıştı.

Kuteybe ile barış yapmak için yanına giden Neyzek Tarhan, burada büyük bir şok yaşadı. Çünkü Kuteybe önce Tarhan’ın oğullarını gözlerinin önünde öldürmüş, sonrasında ise yanındaki 30 bine yakın Türk eseri nasıl katlettiğini göstermişti. Tarhan tüm bu olup bitenleri izlediğinde yaşadığı pişmanlık gözlerinden okunuyor olsa da Kuteybe son olarak, Neyzek Tarhan’ın kellesini kendi elleriyle kesti.

İnsanlık tarihi boyunca kardeşler arasında bile çatışmalar yaşanmış olsa bile, Kuteybe’nin bu tutumu ne İslamiyet’in güzel hukuku, ne o zamanların savaş hukuku ve ne de insanlık ile bağdaşıyordu.

Kuteybe Talkan’ı almak için yola çıkmıştır. Neyzek’ten daha önce Kuteybe’nin haberini alan Talkan beyi Sehrek ise Kuteybe’nin gelişinin ardından şehri terk etmiştir. Kuteybe şehre hiçbir zorluk yaşamadan girmesine rağmen, kendine karşı koymayan insanları dahi hiç acımadan öldürür.

Öyle ki Ubeyde öldürdükleri Türk erkeklerinin cesetlerini ağaçlara asmış, kellerini bir meydanda üst üste dizdirmiştir. Şehirde bulunan çocuk ve kadınlar ise, Kuteybe tarafından esir alınmıştır. Sonrasında İbnü’l Esir, burada öldürülen insanların sayısının, 40 binden fazla olduğunu aktarmıştır. Ancak Kuteybe’nin savaş haricinde katlettiği Türk sayısının, 100 bini aşkın olduğu belirtilmektedir.

Türklerin Müslüman Oluşu

Türklerin Müslüman oluşu sürecine baktığımızda, burada yaşanan katliamlarla bir ilgisinin olmadığını görmekteyiz. Çünkü Türkler, bu katliamlardan yaklaşık 200 yıl sonra Müslüman olmayı tercih etmişlerdir.

Ki Türklerin Müslüman olmaları, o dönemlerde Arapların en zayıf dönemlerine rastlamaktadır. Arap İslam Devleti tamamen yok olmak üzereyken, Türkler Araplar aracılığı ile değil o dönem Sasaniler yani Farslar sayesinde İslamiyet ile tanışmışlardır. Bu tanışma, 924 ile 955 yılları arasında Satuk Buğra Han döneminde olmuştur.

Aslında Satuk Buğra Han veliaht iken Sasanilerin veliahdı olan Nasr ile çocukluk döneminde arkadaşlık kurmuş, sonrasında ise Türkler İslam’ı daha yakından tanımaya başlamıştır. Talkan – Cürcan katliamları, Türklerin Müslüman olmalarıyla alakalı olmadığının yanında, o zamanki Türklerin Müslümanlardan bir süre uzak kamasına sebep olmuştur.

Araplar ile Türkler tarih boyunca çoğu kez anlaşmazlığa düşmüş, birçok konuda anlaşamamıştır. Şuan ki İran toprakları üzerinde kurulan Selçuklu Devleti zamanı dikkate alındığında, bu dönemde Araplarla ilk doğrudan diyalogun Tuğrul Bey zamanında olduğunu görebiliriz.

Türklerden yardım isteyen Arapların yardımına Tuğrul Bey’in emri ile koşulmuş, Abbasi Halifesi Kaim Biemrillah’ın korunması sağlanmıştır. Halife bunun ardından, Tuğrul Bey’i İslam sancaktarı olarak sunmuştur.

tarihigercekler
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.