Türk Tarihinde Dövme Kültürü

04.04.2014
23.911
A+
A-
Türk Tarihinde Dövme Kültürü
Çeşitli yaratıkların resmedildiği bir erkeğe ait dövmeli sağ kol derisi.

Çeşitli yaratıkların resmedildiği bir erkeğe ait dövmeli sağ kol derisi.

 

İnsan toplulukları arasında, yazının bulunmasıyla birlikte,
dövmeuygulamaları daha bilinçli ifade biçimiyle güçlenip, sosyal yaşamın
olgularını ifade etmede ve dışa vurumunda daha belirleyici olmuştur.
Yazıyla birlikte insan yaşamı da sosyal sınıflara ayrılmış, dövme bu
zaman diliminde zengini, fakiri, köleyi, sahibi, askeri birimler
arasındaki kademe ve rütbe farklılığını, cesareti, mahkumu, bekarı,
nişanlıyı, evliyi, dulu, bereketi, umudu ve umutsuzluğu toplumun diğer
bireylerine en kısa ve en anlaşılır yöntemle anlatmak hep dövmeyle
olmuştur.

Dünyanın en eski medeniyetleri içinde yer alan Türkler, milattan
önceki yüzyıllarda oba yaşamından beyliğe ve daha sonra Anadolu da
kurdukları imparatorlukla dünya tarihinde yerini almıştır. Orta Asya da
gelişen atalarımız, kurdukları yaşamın her alanında, dövmeyi de yukarıda
belirtilen nedenlerle, en güzel biçimiyle bedenlerine uygulamış ve
taşımışlardır. Anadolu’da dövme tarihi oldukça eskidir. En eski bilgi
M.Ö 2 binli yıllara kadar gidiyor. Güneşin, ayın, yıldızın kutsallığına
inanıldığı yıllarda bunları ifade eden işaretler ellere, alınlara
yapılırdı. Bir nevi kimlik bilgisi olarak kullanılmıştır.

Kendilerine seçtikleri Budizm’in kolu olan Şamanizm inanç biçimi Türk
toplumunda dövmeyi daha anlamlı kılmıştır. Şaman rahiplerin müritlerine
yaptıkları dövmelerle kötülüğün ve uğursuzluğun bedenden
uzaklaştırıldığına inanılırdı. Tanrıya yakın olmanın, ona inanmanın bir
ifadesi olarak da, dövme Türk topluluklarında yaygın bir biçimde
kullanılırdı.
Aynı tarihsel paralellikte yer alan, sahip oldukları coğrafya
nedeniyle daha yerleşik düzeni olan Çinliler, dövme sanatını dünyada en
iyi geliştiren ve geniş kitlelere uygulayan ülkelerin başında
gelmektedir. Türklerin kendileriyle girdiği askeri, siyasi, ticari ve
insani ilişkiler nedeniyle, Türkler dövme uygulamasında teknik ve
sanatsal olarak daha da gelişmiştir.

Bulundukları coğrafyadaki, olumsuz iklimsel gelişmeler Türkleri yeni
yurt arayışlarına iterken, Avrupa içlerine kadar ilerleyen Türk
akıncılar bu kültürü Avrupa’nın ortasına kadar taşımıştır. Bu akınların
uzun yıllar ilk yerleşim alanlarından olan, özellikle bugün ki
Macaristan da müzelerdeki günümüze kadar ulaşan gravürlerde, Türk
akıncıları uzun saçlı, küpeli ve dövmeli olarak tasvir edilmişlerdir.

Mezopotamya, Anadolu ve Arap yarımadasına yapılan akınlar neticesinde
Türkler yeni inanç biçimi olarak Müslümanlığı seçmişlerdir. Bu tarihsel
süreçte Arap yarımadasında, bedevi olarak adlandırılan kavimlerde,
özellikle kadınlarda benzer nedenlerle dövme sıkça kullanılan bir vücut
süsleme aracıydı. Günümüzde ise bu bölgelerde halen uygulanmaktadır.
Dolayısıyla İslamiyet’te ve Kuran’da dövmeyi yasaklayan, kısıtlayan
yazılı hiçbir ifade bulunmamaktadır. Daha sonra Anadolu toprakları
üzerinde yerleşik düzene giren Türkler yazılı tarihiyle, bu coğrafya ve
Arap yarım adasında, kutsal mekanların tam altı yüzyıl boyunca bekçilik
ve koruyuculuğunu, kanı canı pahasına yapmış olmasına karşın, Atalarımız
dövmeyi, İslamiyet’i en doğru ve yoğun yaşadıkları bu uzun zaman
diliminde bile yasaklamamıştır.

Bu uygulamayı özellikle ilk başta beyliklerde, beylerde, şehzadelerde
ve hatta padişahlarımızda bile görmek mümkündür. Özellikle
Leventlerimiz ve diğer askerlerimizde, savaşa girdiklerinde kısmen
bedende giysilerin kalmaması sebebiyle ölü ve ağır yaralıların
kimliklerini, rütbelerini tespit etmede dövme kullanılmıştır, bunların
ceylan derisine işlenmiş tasvir ve çizimleri müzelerimizde
sergilenmektedir.

Anadolu da o günden bugüne, halen kadınlarımız dövmeyi severek
bedenlerine uygulamış, henüz Hıristiyan inanç biçimi doğmadan önce
Anadolu da haç simgesi, özellikle dövmelerde doğurganlığın ve bereketin
simgesi olarak sıkça yapılmıştır ve halen bunların örnekleri canlı
olarak bulunmaktadır.

Üstelik geçmişte olduğu gibi, bu insanlarımız inanç ve ibadetlerini
bugünde doğru bir şekilde yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Doğu
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da örneklerine sıkça rastlanan, özellikle
ayak ve bacaklarında, ellerinde, boyun ve göğüslerinde hatta yüzlerinde
olan bu dövmeler nedeniyle kimse kimseyi ayıplamamıştır ve günah
işlediklerini düşünmemektedirler. Bugün halen Doğu ve Güneydoğulu
insanımızın ellerinde, alınlarında, ayaklarında dövmelere rastlamak
mümkündür.

Mükemmel bir inanç sistemi olan dinimizde, yazılı bir belge
olmaksızın, tarihler boyu birilerinin çıkarları için geliştirilen,
tarikat ve hurafe sistematiği, günlük yaşamı etkileyip, inanç içinde
daha önemli günah kriterlerini görmemezlikten gelen belli bir kesim,
dövmeye günah tanımlaması getirmeye çalışmıştır. Bu yorumu yapanların,
Türk kültürel yaşamını hiç tanımadıkları, tarihsel belge ve yazıları
okumadıkları ya da gerçeklerin işlerine gelmediği açıkça belli
olmaktadır.

 

1

1

2

3

4

5

6

7

8

9

 

 

 

tarihigercekler
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.