Dokuz Oğuz kavramı, Doğu Gök-Türk Devleti’nin 626 yılında zayıflamasıyla ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Bu kavram, Töles boyları grubunun Tola Irmağı yakınlarında ve Kerulen’e doğru, yani Doğu Gök-Türk ülkesinin doğu kısmında yaşayanların topluca adlandırılması anlamına gelir. Tarihi kaynaklarda Dokuz Oğuz boylarının adları şu şekildedir: P’u-ku, Hun(Qun), Bayırku (Pa-ye-ku), Tonra (T’ung-lo), Ssu-chie, Ch’i-pi, A-pu-sse, Ku-lun-wu-ku, Ediz (A-tie). Bu boylar genellikle Doğu Gök-Türk coğrafyasının doğu kesimlerinde yerleşik yaşam sürdürmüşlerdir. Dokuz Oğuz, Türk tarihinde önemli bir dönemi temsil eder ve bu kavram, Türk boylarının tarihi göçlerini, siyasi yapılarını ve kültürel gelişimlerini anlamak için önemli bir anahtar oluşturur.
Dokuz Oğuz boyları, Doğu Gök-Türk Devleti’nin çöküşü sonrasında Orta Asya’da önemli bir rol oynamıştır. Doğu Gök-Türk Devleti’nin zayıflamasıyla birlikte, bu boylar Doğu Gök-Türk ülkesinin doğu kısmında, özellikle Tola Irmağı ve Kerulen’e yakın bölgelerde yerleşmiştir. Çin ile temas kurmuş ve çeşitli askeri valilik unvanları almışlardır. Bu durum, Dokuz Oğuz boylarının Orta Asya’nın siyasi haritasında etkin bir konuma sahip olduğunu göstermektedir. Özellikle 679 yılında başlayan ve Çin’deki T’ang Hanedanı’na karşı gerçekleşen Gök-Türk istiklal hareketi, bu boyların da yoğun olarak yer aldığı bir döneme denk gelir. Gök-Türklerin bağımsızlık mücadelesi, ilk aşamada Dokuz Oğuz boylarıyla çatışmayı gerektirecek kadar önemliydi. Dolayısıyla, Dokuz Oğuz ve Gök-Türk mücadeleleri sıklıkla yaşanmış ve bu mücadeleler Orta Asya’nın siyasi dengelerini belirleyen önemli olaylardan biri olmuştur. Uygur Devleti’nin 742 yılında Ötüken merkezli olarak yükselmesi, Dokuz Oğuz boylarının kaderini etkilemiştir. Uygurların güçlenmesiyle birlikte, Dokuz Oğuz boyları Uygur Devleti’nin etki alanına girmiş ve onlara bağlanmıştır. Bu dönemden sonra, Dokuz Oğuz boyları Uygur Devleti’nin bir parçası olarak hayatlarına devam etmişlerdir. Uygurlarla birleşmeleri, Dokuz Oğuz boylarının kültürel ve siyasi kimliklerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu dönüşüm süreci, Dokuz Oğuz boylarının islam kaynaklarında “Tokuz Guz” şeklinde kaydedilmesine yol açmıştır. Uygur Devleti’nin etkisi altında, Dokuz Oğuz boyları toplumlarının yapıları ve kültürel pratikleri de değişime uğramıştır. Bu süreç, Orta Asya’nın tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilir ve bölgenin siyasi ve kültürel evriminde önemli bir rol oynamıştır.
II. Gök-Türk Devleti’nin kuruluşu sırasında Dokuz Oğuzların kaganı Kutlug ve Tonyukuk’a karşı Çinliler ve Kıtanlarla ittifak kurdukları bilinmektedir. Çinliler ve Kıtanlar, az sayıda Gök-Türk halkının geliştiğini, kaganlarının cesur ve sözcülerinin de cesur olduğunu öğrenince, onların varlığının Çinlileri ve Kıtanları tehdit ettiğini düşünerek onlarla ittifak teklif etmişlerdir. Ancak, Tonyukuk daha önce harekete geçmiş ve Kök Öng Irmağı’nı aştıktan sonra ordusunu Ötüken Dağları’na doğru sevk etmiştir. Bu sırada İngek Gölü ile Tola Irmağı bölgesinden Oğuzlar altı bin kişilik bir orduyla Tonyukuk’un üzerine gelmiştir. Tonyukuk’un asker sayısı ise iki bin kişiydi. Çatışma sonucunda Dokuz Oğuzlar büyük bir yenilgiye uğramış ve bundan sonra tüm Oğuzlar Kutlug kagan’a bağlanmıştır. Bu olay, II. Gök-Türk Devleti’nin kuruluşu sürecinde yaşanan önemli bir dönüm noktasıdır. Dokuz Oğuzların yenilgisi, Gök-Türk Devleti’nin gücünü ve egemenliğini pekiştirmiştir. Aynı zamanda, Kutlug kagan’ın liderliği altında birleşen Oğuzlar, Gök-Türk Devleti’nin gücünü artırmış ve bölgedeki siyasi dengeyi etkilemiştir. Bu olay, Orta Asya’nın tarihinde önemli bir yer tutar ve bölgedeki siyasi ilişkilerin ve güç dengelerinin anlaşılmasında önemli bir role sahiptir.
Bilge Kagan’ın milletine hitabında, kendi sözünü işitmesi gerekenler arasında Dokuz Oğuz beyleri ve halkı da adı geçmektedir. Bilge Kagan’ın ifadesine göre, Dokuz Oğuzlar, Gök-Türk Devleti’nin önemli bir bileşenidir. II. Gök-Türk Devleti’nin kuruluşu ve gelişmesinde Kutlug Kagan’ın mücadele ettiği boylar arasında yer alırlar. Daha sonra Baz Kagan’ın da mücadele ettiği boylar arasında adları geçer. Bu kez, Kırgızlar, Kurikanlar, Otuz Tatarlar, Kıtanlar ve Tatabılar gibi diğer boylarla birlikte anılırlar. Ancak, dikkat çekici olan nokta, ilk zikredilişlerinde olduğu gibi, “bodun” kavramıyla birlikte anılmalarıdır. Bu, Dokuz Oğuzların tek bir boydan oluşmadıklarını, aksine kalabalık bir kitle olarak yaşadıklarını göstermektedir. Bu ifade, Dokuz Oğuzların heterojen bir yapıya sahip olduğunu ve farklı alt grupları içerdiğini işaret etmektedir. Dolayısıyla, Dokuz Oğuzlar, Gök-Türk Devleti’nin siyasi ve sosyal dokusunda önemli bir yer tutarlar ve bölgedeki etnik çeşitliliğin bir örneğini temsil ederler.
714 yılında Karluklar ve Basmılların isyanı, Bilge Kagan tarafından bastırıldıktan sonra, Bilge Kagan’ın kendi milleti olan Dokuz Oğuzlar da düşman kesilmişlerdir. Bilge Kagan, bu durumu “Gök ile yer arasındaki karışıklık sebebiyle ödlerine hased girdiği için düşman oldular” şeklinde açıklamıştır. Dokuz Oğuzlarla bir yılda dört kez savaşan Bilge Kagan, Togu Balık’ta, Antargu’da Çuş Irmağı başında ve Ezgenti Kadız’da çarpışarak, hepsini mağlup etmiştir. 716 yılında, Dokuz Oğuzlar yerlerini terk edip Çin’e doğru göç etmişlerdir. Ongin yazıtı adı verilen ve Taçam adlı bir Türk beyine ait olduğu düşünülen bir yazıtta, Dokuz Oğuzlardan bahsedilmektedir. Bu savaşlar sonucunda, Dokuz Oğuzlar devlete tabi olmuş ve yerleştikleri bölgelerdeki siyasi dengeler değişmiştir. 716’lı yıllarda, Kül Çor adıyla anılan bir Türk beyine ait dikilen “ihe hüşotu” yazıtında da Dokuz Oğuzlarla ilgili bilgiler yer almaktadır. Bu yazıta göre, Dokuz Oğuzlarla yedi kez savaşılmış ve bu savaşlar sonucunda onlar devlete tabi olmuştur. Bu olaylar, Dokuz Oğuzların Gök-Türk Devleti’nin siyasi arenasında önemli bir rol oynadığını ve dönemin siyasi karışıklıklarında etkili olduklarını göstermektedir.
Dokuz Oğuzların, Bayan Çor Kagan ile yaşadığı mücadeleler de dikkate değerdir. Şine Usu yazıtında, Dokuz Oğuzların üzerinde yüz yıl boyunca hakimiyet kurulduğu ve idare edildiği belirtilmektedir. Bayan Çor Kagan, Uygur Devleti’nin yükselişi sırasında Dokuz Oğuzların tamamını toplamıştır. Ayrıca, 751 yılında da Bayan Çor’un Dokuz Oğuzlarla mücadele ettiği kaydedilmiştir. Bayan Çor Kagan’ın Dokuz Oğuzlarla olan mücadelesi, o dönemin siyasi karmaşıklığını ve güç mücadelelerini yansıtmaktadır. Uygur Devleti’nin yükselişi sırasında Dokuz Oğuzların etkisi ve gücü göz önünde bulundurularak, Bayan Çor’un bu boylarla mücadelesi, bölgedeki siyasi dengeyi şekillendiren önemli bir olaydır. Bu mücadeleler, Dokuz Oğuzların tarih boyunca Orta Asya’nın siyasi sahnesinde önemli bir rol oynadığını ve bölgenin siyasi dengelerini etkileyen önemli aktörlerden biri olduğunu göstermektedir.
Dokuz Oğuzlar, Anı Irmağı kıyılarında oturarak Kırgızlar ve Çikler gibi diğer boylarla ittifak yapmışlardır. İslam kaynaklarında da Dokuz Oğuzlar hakkında bilgiler bulunmaktadır. Örneğin, “Hudud al-Alam” adlı eserde, Dokuz Oğuzların kuzeylerinde Kırgızlarla komşu oldukları ve Türkler arasında nüfus bakımından en kalabalık ülke oldukları belirtilmektedir. Dokuz Oğuzlar, yazları ve kışları kendilerine uygun topraklara göç ederek yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Dokuz Oğuzlar, ülkelerinden güzel misk, siyah, kırmızı ve çizgili tilki kürkleri, gri sincap, samur, kakum, fenek, sabica kürkleri, hutüvv boynuzları ve yak öküzü derileri getirdikleri bilinmektedir. Bu kürkler ve deriler, Dokuz Oğuzların zenginliklerinin bir göstergesidir. Ayrıca, en önemli hayvanları koyun, at ve sığır olup, Dokuz Oğuzlar arasında en zengin olanlar bu hayvanlara sahip olanlardır. “Hudud al-Alam” eserinde Dokuz Oğuzlara ait on yedi yer isminden bahsedilmesi, bu boyların bölgedeki yerleşim ve etkileşimlerinin izini sürmek için önemli bir kaynaktır. Bu bilgiler, Dokuz Oğuzların Orta Asya’nın tarihindeki yerini ve önemini anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Tokuz Oguzlar (Dokuz Oğuz-Chiou-hsing) Kimlerdir?
ÖNCEKİ KONU
tarihigercekler
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM