Tarih’te bugün Atatürk – 24 Kasım

24.11.2014
2.886
A+
A-
Tarih’te bugün Atatürk – 24 Kasım

Başöğretmen Atatürk

 

24 Kasım

1935 – Atatürk’ün, Fevzipaşa Diyarbakır demiryolu hattının açılışı nedeniyle Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın vatandaşların gösteri ve sevgilerini bildiren telgrafına cevabı: “Yurdumuzun demir ağlarla örülmesi sahasında kazanılan bu yeni başarı, güven ve genliğimizi artıracaktır. Bu yolda başarıların devamını dilerim.”

1934 – Mustafa Kemal’e “ATATÜRK” Soyadı’nın verilişi.
Mustafa Kemal Paşa’ya “ATATÜRK” soyadı verilmesi hakkındaki kanun kabul edildi.

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Meclisten çıkan kanunla “ATATÜRK” soyadını aldı.
TBMM’de İsmet Paşa ve arkadaşlarının verdiği bir kanun teklifiyle Mustafa Kemal Paşa’ya “ATATÜRK” soyadı verilmesi istendi.
Tek maddelik kanun teklifi oybirliğiyle kabul edildi.

Kendisine “Atatürk” soyadı verildiğine dair Kanun’un Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabulü: “‘Kemal’ özadlı Cumhurbaşkanımıza ‘Atatürk’ soyadı verilmiştir.”

MUSTAFA KEMAL’E ‘ATATÜRK’ SOYADI
21 Haziran 1934’te çıkarılan 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile her vatandaşın öz adından başka bir de, soyadı taşıması zorunlu kılındı. Soyadları Türkçe olacaktı. Rütbe, memurluk, yabancı ırk ve millet adları ile ahlaka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılmayacaktı. Soyadı kanununun kabulünden sonra 24 Kasım 1934 yılında 2258 Sayılı Kanunla, TBMM Türk milletinin bir şükran ifadesi olarak, Gazi Mustafa Kemal Paşaya Atatürk soyadını verdi. 1934 yılında çıkarılan diğer bir kanunla da; “Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Paşa” gibi, eski toplum zümrelerini belirten unvanlar kaldırıldı. Aynı kanunla yurt savunmasında, Milli Mücadelede gösterilen başarılar karşılığı verilen madalyalar dışında, eski Osmanlı idarecilerinin verdiği tüm nişan ve rütbeleri taşımak da yasaklandı.

1930 – Atatürk’ün, Samsun’dan Çarşamba’ya gidişi, ilçede ziyaret ve incelemeleri, Türkocağı hatıra defterine yazdıkları: “Çarşamba Türkocağı’nda tanıdığım gençlik iftihara lâyıktır.”

Atatürk’ün, akşam Çarşamba’dan Samsun’a dönüşü.

1929 – Atatürk’ün, Milli Savunma Bakanlığını ziyareti.

Atatürk’ün, Ankara’da yapılmakta olan Türkocagı Merkez Binası’nda incelemelerde bulunması.

1927 – Ankara’da, Ulus Meydanı’ndaki Zafer Anıtı’nın açılışı.

1925 – Erzurum’da da şapka devrimine karşı gösteriler yapıldı. Olaylardan sonra tutuklananlardan 13 kişi idama mahkum oldu. Erzurum’da bir ay sıkıyönetim ilan edildi.

1924 – Atatürk’ün, Lâtife Hanımla beraber, İsmet (İnönü) ailesini ziyaret ederek İnönü’nün kayınvaldesinin ölümü nedeniyle başsağlığı dileklerini iletmeleri.

1921 – Fransızlar Çukurova’yı boşaltmaya başladı.

1920 – Çerkez Ethem’in kardeşi Tevfik’in Eskişehir’den Batı cephesi komutanlığına telgrafı: “Seyyar kuvvetler, ne bir tümen ne de muntazam bir kuvvet haline çevrilemez. Bendeniz bir daha bunun dışında bir işi kabul edemem.”

1919 – Atatürk’ün, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk örgütüne ve komutanlara, millî örgütün mahalle ve köylere kadar yayılmasını isteyen telgrafı “…Bu pek hayatî ve mühim meseleye ivedi çare bulmak, vatanın geleceğiyle ilgili olan millî örgütü, sağlam esasa dayandırmak amacıyla kolordu ve tümen komutanlarının ve askerlik dairesi başkanlarının bu mukaddes vazife ile doğrudan meşgul olmaları, bu yolda temasta bulundukları başkanlar ve mülkiye memurlarının vatansever yardımlarından azamî istifade etmeleri gereği, karar altına alınmıştır.”

Atatürk’ün, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya yazısı: “…Kuva-yi Milliye direnmesinin esası paraya bağlı olduğundan, Amasya’da Salih Paşa ile de görüşüldüğü üzere, Donanma Cemiyeti’nin 400.000 lirasının bu cepheye -Aydın cephesine- ayrılması zorunludur.”

Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın, milli örgütün bazı istek ve önerileri nedeniyle Atatürk’e telgrafı: “…gibi olaylar hükümete karışmaktan başka anlam taşımaz. Milletin iç işleri ve siyasî işleri kesinlikle ortaklık kabul etmez.”

Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın, Atatürk’ün 16 Kasım 1919 tarihli yazısına cevabı: “…Nezaret, Kuva-yi Milliye’ye giydirme, donatım, silâh gibi elinden gelen her türlü yardımı yapıyor ve yapacaktır.”

1916 – Atatürk’ün, 23. Alay’ın 2. Tabur’unu denetlemesi, tabura bir tatbikat yaptırılması.

1908 -1918

Atatürk, 1924’te Ankara’da toplanan Muallimler Birliği Kongresi’ne katılan üyelere, yeni Türkiye’nin biçimlenmesinde ve yeni nesillerin yetiştirilmesinde en önemli görevin öğretmenlere düştüğünü aşağıdaki sözlerle açıklamıştır :

“Muallimler,

Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbileri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip (orantılı) bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu evsâf ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. Mümtaz vazifenizin ifasına âli himmetlerle hasr-ı mevcudiyet edeceğinize asla şüphe etmem.”

İlk öğretmen örgütü Encümen-i Muallim (Öğretmen Meclisi) 1908’de kuruldu.

TÜRKİYE’DE ÖĞRETMENLİĞİN MESLEKLEŞMESİ

Türkiye’de eğitim ve öğretime ilişkin olarak Tanzimattan önceki bazı dönemlerde bazı kitaplar yazılmış-yayınlanmış ve Tanzimattan sonra giderek çoğalmış olmakla birlikte öğretmenlik mesleğine ilişkin ilk önemli ve kapsamlı yayınlar tartışmalar ve öneriler on yıl süren II. Meşrutiyet Döneminde (1908-1918) yapılmıştır.

Bu arada Darülmuallimat içinde 1913’te Ana Muallime Sınıfı (Ana Öğretmen Sınıfı) 1914 Ana Muallime Mektebi (Ana Öğretmen Okulu) açılmıştır. Bu sınıfın ve okulun açılması ve ilk mezunlarını vermesiyle birlikte öğretmenlik mesleğinin ilköğretim öncesi (okulöncesi), ilköğretim ve ortaöğretim basamaklarına göre türleşme süreci tamamlanmıştır.

Türkiye’de eğitimin-öğretimin bir bilim olarak ortaya çıkması ve gelişmesiyle birlikte öğretmenlik meslek bilgisinin önem kazanmaya başlaması, öğretmenlik için bireylerin özel bilgi ve becerilere sahip olması gerekliliğinin ortaya konulması ve bu gereğin giderek daha iyi anlaşılması öğretmenliğin meslekleşmesinde etkili ve belirleyici olmuştur.

Ulusal Kurtuluş Savaşı (1919-1922) ve TBMM Hükümetleri (1920-1923) Dönemi’nde öğretmenlik mesleği daha çok önem kazanmış ve öne çıkmıştır. Bu dönemde öğretmenlik mesleği ulusal kültür, ulusal dayanışma, ulusal birlik-bütünlük, ulusal kurtuluş, ulusal bağımsızlık ve ulusal özgürlük ile ulusal eğitim kavram ve uygulamaları üzerinde odaklanmıştır. 16 Temmuz 1921 Maarif Kongresi’nde Mustafa Kemal’in açış konuşmasında “ulusal eğitim”i açıklaması, “Türkiye’nin ulusal eğitimini kurmasını” istemesi ve öğretmenleri gelecekteki kurtuluşumuzun saygıdeğer öncüleri olarak tanımlaması yeni Türkiye Devleti’nde öğretmenlik mesleğine yeni bakışın yeni görevler veya yeni işlevler yükleyişin yeni temelini oluşturmuştur.

Cumhuriyet devrimiyle birlikte Türkiye’de öğretmenlik mesleği yeniden yapılanmış ve çağdaş, ulusal ve evrensel boyutlu bir gelişim sürecine girmiştir. Cumhuriyet döneminde (1923’ten günümüze) öğretmenliğin meslekleşme sürecinin hız ve yoğunluk yaygınlık ve etkinlik kazanmasında 1924’te çıkarılan 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretimi Birleştirme Yasası) ile 439 sayılı Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu belirleyici olmuştur. Bu iki yasadan ilki öğretmenlik mesleğine yeni ve çağdaş bir temel, ikincisi ise yasal bir tanım ve dayanak getirmiştir.

Bu yeni yasal temele dayalı olarak yapılan değerlendirmeler sonunda Osmanlı döneminden devralınan Darülmualliminler ve Darülmuallimatların İlk Öğretmen Okulu, Orta Öğretmen Okulu ve Yüksek Öğretmen Okulu olarak yeniden yapılandırılması (1924) ile Musiki Muallim Mektebi (1924), Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü (1926, 1929), Köy Muallim Mektebi (1927) Kız Meslek (Teknik Yüksek) Öğretmen Okulu (1934,1947), Ana Öğretmen Okulu (1927) Köy Öğretmen Okulu (1936), Erkek Meslek (Teknik Yüksek) Öğretmen Okulu (1937,1947) Köy Enstitüsü (1940), Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü (1942), Necati Terbiye Enstitüsü ve Orta Öğretmen okulu (1944), Eğitim Enstitüleri (1946), Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu (1955, 1965), Yüksek İslam Enstitüleri (1959), Kız Sanat Yüksek Öğretmen Okulu (1962), Erkek Sanat Yüksek Öğretmen Okulu (1962), Eğitim Bilimleri Fakültesi (1965), İki Yıllık Eğitim Enstitüleri (1974), Endüstriyel Sanatlar Yüksek Okulu (1975), Dört Yıllık Eğitim Enstitüleri (1978), Yüksek Öğretmen Okulları ( 1980), (Genel) Eğitim-Mesleki Eğitim-Teknik Eğitim Fakülteleri (1982) ve Eğitim Bilimleri Enstitülerinin (1994, 1997) kurulması öğretmenlik mesleğini sağlamlaştırmış, güçlendirmiş, çeşitlendirmiş ve mesleksel etkinlik alanını genişletmiştir.

“Atatürk ve Türk Gençliği” 16 Temmuz 1921 – Maarif Kongresi

tarihigercekler
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.