‘’Elbette ki Türk yaşayacak bre şerefsiz!’’
(Sizlerden isteğim odur ki şayet bu yazımı sonuna kadar okumayacaksanız lütfen hiç başlamayınız)
HER NAMUSLU İNSAN, BİR ”TAKA OSMAN” GİBİ OLMALIDIR!
ÇÜNKÜ MEYDANLAR HAİNLERLE DOLUP TAŞMIŞ!
16 MART 1920`de Batılı işgal kuvvetleri İstanbul’u fiilen işgâl ederek Şehzadebaşı Karakolunda 6 Türk askerini Şehit edip, haberleşmelere el koymuş, hükümet dairelerine yerleşip her tarafı denetim altına almışlardı.
Bu alçakça işgâle fazlası ile müteessir olan “TOPHANE BİTİRİMLERİNDEN” aslen Trabzon- Sürmeneli olup kayıkçılık yapan “TAKA OSMAN ” lâkaplı babayiğit bir delikanlı, aç susuz lâkin öfkeli bir şekilde, Galata Köprüsü üzerinden, boğaza demir atmış olan İngiliz savaş gemilerini seyredip, dişlerini gıcırdatarak günlerce volta atar.
Yine soğuk bir Mart sabahının erken saatlerinde köprü üzerinde öfkeli adımlarla voltasını atarken; bozuk bir şive ile konuşan ve kahkaha atıp, pis pis sırıtan iki “Gayr-i Müslim” dikkatini çeker. Belli etmeden yaklaşarak kulak misafiri olur ve ne konuştuklarını anlamaya çalışır.
Gayr-i Müslimlerden iri cüsselisi, İngiliz savaş gemilerine bakarak büyük bir zevkle “YAŞŞASİİN… YAŞŞASİİN…” derken, öteki cılız yapılı “NANKÖR GAYR-İ MÜSLİM” ise ona eşlik ederek arkadaşının sözlerini tekrarlar.
Bu iki nankör Gayr-i Müslime böylesi büyük bir zevki tattırtan şey, boğaza demirli İngiliz savaş gemileridir. “YAŞŞASİİN… YAŞŞASİİİN…” sözlerini işgal kuvvetleri için söylemektedirler.
Duydukları karşısında damarlarındaki asil Türk kanı beynine fırlayan ve genlerinde “İLAHİ ŞİFRELERLE” kodlanmış olan ‘’TÜRKLÜK DUYGUSUNUN’’ verdiği öfkeyle anında pimi çekili patlamaya hazır bir el bombası haline dönüşen ‘’TAKA OSMAN’’ çok çevik bir hamle ile adeta uçar gibi mel’unların üzerlerine atılır.
İri cüsselisini yakasından kavradığı gibi yere yıkarak, “KİM YAŞŞASİİN ULAN ŞEREFSİZ İT DÖLÜ…” diye sorar. Altta boylu boyunca yatan Nankör mel`un “O DAHA BELLİ DEĞİL EFENDİİİ…” der.
Gayr-i milli şerefsizin bu küstah ve alaykâr cevabı karşısında öfkesi daha da kabaran “TAKA OSMAN” Sürmene yapısı baba yadigârı bıçağı ile mel’unun işini oracıkta bitirir bitirmez ayağa kalkar ve İngiliz savaş gemilerine dönerek var gücü ile bağırır; “TÜRK YAŞASIN, TÜRK YAŞASIN VE TÜRKLER YAŞAYACAK BÖYLE BİLİNE”
İş başında bulunanların, gaflet, delâlet ve hatta daha da ötelere varan politikaları sebebiyle maalesef bugün, 16 MART 1920 de ki İngiliz işgalinin bir benzerini ve belki de bin beterini yaşamaktayız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş senedi olan LOZAN’ın tasfiyesi ve SEVR’in ise kabulü anlamını taşıyan Oslo ve İmralı görüşmeleri, Demokratik Kürt Açılımı süreciyle bir kapana sıkıştırılan Türk milleti tarihinin en karanlık döneminde sahipsiz kalmıştır.
16 MART 1920’de savaş gemileri ile başaramadıkları şeyleri bugün Brüksel’de; Devlet adamlığını bisküvi- karamela bayiliği ile karıştıran “uzaktan telefon kumandalı kişilerin” koltuk altlarına yerleştirdikleri “Müzakere Dosyaları” ile başarmaktadırlar.
DAHA 12 SENE ÖNCESİNE KADAR BİR SECCADE MÜBAREKLİĞİNDEKİ VATANIMIZ, NE HAZİNDİR Kİ SON 12 YILLIK DÖNEM İÇİNDE YOLGEÇEN HANINA DÖNDÜRÜLEREK; İÇİMİZDEKİ VE DIŞARIDAN GELEN CÜNÜPLARIN ÜZERİNDE OYUN AYNADIKLARI İĞRENÇ BİR POKER MASASINA DÖNDÜRÜLDÜ (!)
Geçmişin işgâl kuvvetlerinin günümüzdeki uzantıları olan homoseksüel, lezbiyen, cinsi sapıklara ilâveten, Silvan’ın köylerine kadar gelip kara yağız kürt delikanlılarıyla kocasını aldatan madamlardan (Bayan Mitt..) oluşan soytarılar gurubu, Ankara ve Diyarbakır’ı mesken tutmalarının ötesinde; bir de itibar görüp, hükümet temsilcileri tarafından iltifatlarla ağırlanmışlardı. Batı’nı bu serserilerini makamında ağılayanlardan biri de eski Diyarbakır Vâlisi, şimdi ise İçişleri Bakanı olan Efkan Ala’ idi)
NE HAZİNDİR Kİ
Yurdumuza gelen bu homoseksüel, fahişe ve lezbiyen sürüleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletine en ağır hakaretlerde bulunup, aşikâre bir şekilde Sevr’i uygulayacaksınız derlerken; İcranın başındakiler, devletimizin bütün idarecileri, Genel Kurmayı, Yargıtayı ve Savcıları sebebini merak ettiğimiz ve bir türlü sırrını çözemediğimiz bir tutum takınarak suskun kalmayı tercih ediyorlardı.
KENDİLERİNE BURADAN SORUYORUZ:
Ne yüzle Anıtkabir’e çıkıp, mozoleye çelenk bıraktıktan sonra oradaki deftere, Atam şöyle, Atam böyle diye bir şeyler yazabiliyorsunuz. vicdanen rahat mısınız? ”
GELİNEN BUGÜNKÜ NOKTADA;
Devletimizi yok oluşa sürükleyen, AB dayatmaları ve ABD tâlimatları ve bebek katilinin istekleri, mevcut İdareciler tarafından bir bir kabul görüp, İmralı müzâkeresi ve açılım politikaları hız kazandıkça; kafa tasları içerisinde beyin yerine kalın bağırsaklarını, göğüs kafesleri içerisinde ise yürek yerine sidik torbalarını taşıyan “SOROS BESLEMESİ SEVR KOLİKLERİN” mevzilendiği gazete ve TV ler, YEŞİL RENK BADANALI kökü dışarıda bazı sivil toplum kuruluşları, soy özürlü söz de bilim adamları, yarasa kuşundan farksız aydın müsveddeleri, kılıç arttığı iş adamları, Vatikan uydusu diyalogcu paçavralar, Abant oğlanlarının tümü birden; Bremen mızıkacılarının At, Eşek, İt, Katır ve Kediden oluşan orkestrası misâli, hep bir ağızdan yüksek bir sesle “YAŞASİİİN…YAŞŞASİİİN..” şeklinde koro tutup; havlayıp, miyavlayıp ve pis pis anırmaktadırlar.
MİLLETÇE BİLİNMESİNİ İSTERİZ Kİ
AB muktesabatı, imzalanan Kopenhag Krıterleri ve İkiz Yasalara ilâveten yapılmaya çalışılan yeni Anayasa, bir takım karanlık idari yapılanmalar, Oslo görüşmeleri, İmralı dayatmaları ve Kürt Açılımı Politikaları ile devletimizin birileri tarafından çökertilmek istenişi karşısında; bulundukları mevkilerin önem ve sorumluluğunu idrakle harekete geçip, Anayasa ve Kanunlardan aldıkları yetkileri kullanmayarak devletine sahip çıkmayan siyasilerin, muhalefet partilerinin ve çeşitli Sivil Toplum kuruluşlarının her birerleri farkında olmadan, “GALATA KÖPRÜSÜ ÜZERİNDEN İŞGÂL DONANMASINA BAKARAK YAŞŞASİİİN…,YAŞŞASİİİN…” diye pür neşe bağıran Avram, Dimitros, Mıgırdıç, Panayot ve Yorgilerinkine benzer bir durum sergilemektedirler!
YÜCE TÜRK MİLLETİ SENİN HİÇ SUÇUN YOK MU?
Manav’da karpuz seçerken gösterdiğin hassasiyeti, kaderini ellerine teslim edecek olduğun insanları seçerken göstermediğin için; dün Galata Köprüsünden yükselen YAŞŞASİİİN, YAŞŞASİİİN seslerini bugün, ANKARA’NIN GÖBEĞİNDE – CEBECİ- KIZILAY Köprülerinin üzerlerinden duymaya mahkum bir zillettin içine yuvarlandın.
Yüce Türk Milletinin Asil ve soylu evlatları!
Alparslan’ın Bozkurtları!
Atatürk’ün Nutk’undaki gençlik!
Bu satırları okuduğunuz andan itibaren biliyorum hepiniz birer TAKA OSMANANSINIZ.
SÖZ MÜ?
Söz dediğinizi duyar gibiyim /
Ve biliyorum şu an genlerinizde saklı olan TÜRKLÜK MAĞMASI binlerce derece ısınarak harekete geçti, gözleriniz çakmak, çakmak /
Duyuyorum yüreğinizdeki patlamaların KURT ULUMALARINI andıran kutlu sesini /
TAKA OSMAN’IN, Sürmene yapısı bıçağının ışığı ışığın, cesareti cesaretin, sevdası sevdan olsun /
*Bütün AB sevdalılarına ve uşaklarına,
*MEDYA FAHİŞESİ, SOROS BESLEMESİ çifte cinsiyetli oğlanlara,
*SEVR KOLİK ayyaşlara,
*İmralı müzâkerecilerine ve devleti câniyle muhatap kılanlara,
*Türk kimliğini inkâr edip, hızını alamayarak, Türk Milliyetçiliği ayaklarımın altındadır deme küstahlığını sergileyen bedbahtlara,
*Ve her akşam tünedikleri lağım kanalı, fuhuş albümü ve kadın pazarlayıcısı TV lerin ekranlarından Türk milletinin milli ve İslâmi değerlerine, devletimizin kuruluş felsefesine ve Türk milletinin kahramanlarına karşı havlattırılan kemik yalayıcı, fiilsiz ve imansız soy özürlülere son bir kez daha soruyoruz; KİM YAŞASIN ULAN?
The post KİM YAŞASIN ULAN İT OĞLU İT? appeared first on Ülkücü Haberler, Mhp Haberleri, Milliyetçi Haber Sitesi, Ülkü Ocakları.