Türkmenler, Irak Devleti içinde Araplar, Kürtler ile birlikte üç asli unsurdan biridir. Türkmenler, en eğitimli, kültürel düzeyi en yüksek ve en şehirli olan unsurdur. Buna rağmen önce “Araplaştırılma”, şimdilerde de “Kürtleştirme” politikaları ile Türkmen varlığı ortadan kaldırılmaya ve Kerkük’ün kimliği yok edilmeye çalışılmaktadır. Amaç, Kerkük’ün bir Kürt şehri olduğunu iddia edip Kerkük petrollerine el koymak ve bölgede Türk varlığını yok etmek veya azınlığa düşürmektir.
Başlangıçtaki Araplaştırma politikası ile Türk kimliğini eritme çabaları, günümüzde, yani ABD’nin Irak’ı işgali ile “Kürtleştirme” politikasına dönüşmüştür. 2003 Nisan ayında ABD işgalinin hemen ardından Kürt peşmergelerin (10 NİSAN 2003’te) Kerkük’e girmeleri, Irak’taki bu Türk şehri için sonun başlangıcı oldu. peşmergeler, şehre girer girmez nüfus ve tapu dairesine saldırarak, yağmalayıp yaktılar (17 MART 1991’de aynısını yapmışlardı). Bir anlamda, bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Bundan sonra, diğer bir deyişle işgalden hemen sonra Kürtler hızla bölgeye/Kerkük’e göç etmeye başladılar. Aslında, bu göçler bir anlamda teşvik edildi. Boş buldukları arsalarda ev yapmaları için bu göçler, o kadar düzensiz ve acele gerçekleştirilmeye çalışılıyor ki, bu kadar göçü kaldıramayan Kerkük’te Saddam Hüseyin döneminde, Araplar ve Kerkük petrol şirketi çalışanları için yapılan konutlara ve hatta Kerkük Stadyumu’nun soyunma odalarına bile Kürtler yerleştirildi. Toplam Kürt göçü 700 bin üzerindedir. Hızlı bir şekilde Kürtleştirilmeye çalışılan Kerkük şehrinin Türklerin yaşadığı şehir olduğunu belgeleyen/kanıtlayan birçok kanıt bulunuyor. Bunlardan en dikkat çekeni, BM İnsan Hakları Komisyonu Özel Raportörü Hollandalı Diplomat Max Van Der Stoel’in 74/1991 ve 74/1993 sayılı BM Genel Kurulu kararlan doğrultusunda hazırladığı “Irak’ta İnsan Hakları İhlalleri” başlığını taşıyan raporun 5. bölümüdür. Söz konusu raporda, Türkmenlerin karşılaştıkları insanlık dışı eylemler vurgulanırken, bunların çoğunluklu olarak yaşadıkları bölgelerin de altı çizilmektedir. Raporun 114. maddesinde yer alan bir paragrafa göre; “Türkmenler, Irak’ta üçüncü büyük etnik grubu oluşturmaktadır. Kökeni Orta Asya’ya dayanan bu toplumun Irak’a yerleştiği tarihin üzerinden bin yıl geçmiştir. Halen Irak’ın kuzey ve orta bölgelerinde oturan Türkmenlerin yoğunlaştıkları yerler ise, Musul, Erbil, Kerkük, Selahaddin ve Diyala vilayetleridir. Nüfusları 2,5 milyonu aşmaktadır.”
Bu rapor, birçok eserden/belgeden sadece bir tanesidir. Birçok Arap, Türk ve yabancı araştırmacı ve yazarların bu konuyu yani Kerkük’ün bir Türk şehri olduğunu teyit eden birçok eseri mevcuttur.
GertrudeBell, 1. Dünya Savaşı sonrasının Irak’ını kurmuş, sınırlarını cetvelle kendisi çizmiş ve yarattığı Irak’ın kralını bile bizzat kendisi tayin etmiş bir İngiliz ajanıdır. Bell, 1868’de zengin bir İngiliz ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Oxford’un Modern Tarih, Coğrafya ve Arkeoloji Bölümünü iyi bir dereceyle bitiren ilk kadın olur. İngiliz istihbaratı saflarına katılır. GertrudeBell ve Thomas Edward Lawrence’ın (Arabistanlı Lawrance) İngiltere’nin menfaatleri için birlikte üzerinde çalıştıkları önemli konu, Mekke Şerifi Hüseyin İbn Ali’nin oğlu Faysal’ı Irak Kralı yapmaktır.
GertrudeBell, bugünkü Irak’ın oluşması ve sınırlarının çizilmesinde belirleyici isim olmuştur. İsmi Arap dünyasında efsane halini alan GertrudeBell, Araplar arasında “Çölün Kızı” yahut “Irak’ın taçsız kraliçesi” diye biliniyordu. Nisan 2003 tarihinde Bağdat’ta işgal sırasında yağmalanan Irak müzesinin kurucusu (1923) GertrudeBell’dir. Irak’ın ilk Eski Eserler Genel Müdürü odur. Bu görevde üç yıl çalışmış ve bugün Mezopotamya medeniyetinin en önemli ve eski eserleri merkezlerinden sayılan Bağdat Müzesini kurup başına geçmiştir. Ölümü sonrası (1926) bıraktığı vasiyetinde 50 bin Sterlin tutarındaki parasını Bağdat Müzesinin geliştirilmesi için bağışlamıştır.
Irak’ın Manda yönetimi Doğu sekreteri Bayan GertudeBell “El-Irak Fi ResailiMissBell” tercüme ve yorum. Cafer El-Hayyat, s.383, 14 Ağustos 1921 tarihinde babasına yazdığı mektubunda “Referandum yapıldı ve Kral Faysal oy birliği ile seçildi, ama Kerkük, Kralın lehine oy kullanmadı. Kerkük’ün içi ve ilçeleri Türkmenlerden oluştuğu, bazı köylerin ise Kürtlerden sakin olduğunu yazmaktadır.
Irak’ın kurucusu GertrudeBell’in mektuplarında Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğu açık bir şekilde belirtmekte ve ispatlamaktadır. Irak Devletini kuran İngilizlerin tüm Devlet Arşiv belgelerinde de Kerkük’ün bir Türkmen şehri ve kente yaşayanların çoğunluğu Türkmenler olduğu yazmaktadır.
Aslı Arap olan ancak Amerika’da yaşayan Said K. Aburish, Saddam hakkında İngilizce kaleme aldığı eserinde bir gerçeği aydınlatmak istiyor: “Saddam, Kerkük’ü Araplaştırmaya çalışıyordu. Saddam Kerkük’ün bir Arap, Kürtler de bir Kürt şehri olduğunu iddia ediyorlardı. Aslında bu şehir ne Arap ne de bir Kürt şehridir. O şüphe götürmez bir Türkmen şehridir. Kürtler 1960 yıllarından itibaren planlı bir şekilde Kerkük’e gelmeye ve yerleşmeye başlamışlardır” (Seyyar El Cemil “Liderler ve Efendiler, Osmanlı paşaları ve Arap İlericileri” kitabı, Amman – Ürdün. 1. baskı, 1999, s.131 Said K. Aburish, Saddam Hussein, ThePolitical Of Revenge (Saddam Hüseyin: İntikamın Politikası), BloomsBury, London, 2001, s.88)
Bir Ortadoğu uzmanı olan David McDowall Modern Kürt Tarihi isimli kitabında diyor ki:
“Az sayıda Kürt, 1958 gibi yakın bir tarihten bu yana daha büyük bir Türkmen nüfusa sahip olmasına rağmen, bugün bile Kerkük şehrinin kendilerinin olduğunu öne sürecektir” (David McDowall, Modern Kürt Tarihi, Doruk, İstanbul 2004, s.24)
Irak Türkleri Milli varlıklarını korumak ve yaşatmak için bir asırdan fazladır baskı zülüm ve asimilasyona rağmen ayakta kalmaya devam etmişlerdi.
Bugün Kerkük ağırlıklı olarak işgal kuvvetleri ve Kürt peşmergeleri tarafından kontrol edilmektedir. Kürt peşmergeler şehrin kontrolünü büyük oranda ve etkin olarak ellerinde bulunduruyorlar; birçok kıdemli resmi pozisyon Kürtler ile müttefikleri tarafından işgal edilmiş bulunmaktadır.
Türkmenler, Irak Devleti içinde Araplar, Kürtler ile birlikte üç asli unsurdan biridir. Türkmenler, en eğitimli, kültürel düzeyi en yüksek ve en şehirli olan unsurdur. Buna rağmen önce “Araplaştırılma”, şimdilerde de “Kürtleştirme” politikaları ile Türkmen varlığı ortadan kaldırılmaya ve Kerkük’ün kimliği yok edilmeye çalışılmaktadır.
Türkmenler, Irak Devleti uluslararası sistemin bir parçası haline geldikten sonra birtakım anayasal haklara kavuştular ise de bunların çoğu zaman hayata geçirilemediği görülmektedir. Buna ilave olarak Türkmenler, bir boyutu ile “katliamlara”, bir boyutu ile de “etnik temizlik hareketlerine” varacak düzeyde insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalmışlardır. Dünya bütün bunlara kulaklarını tıkamış, gözlerini kapatmıştır.
10 Nisan 2003 tarihinden beri Türkmenler, Kürtlerin insanlık dışı baskılarına maruz kalmış ve çok acı günler yaşamışlardır.
Mesut Barzani ve Celal Talabani savaşın sonlarına doğru peşmergelerinin Musul ve Kerkük’e girmesiyle bu konudaki yayılmacı beklentilerini pervasızca dile getirmeye başlamışlardır. Onların ağzından şu sözler sıkça duyulur olmuştur: “Bizler Kerkük ve Musul topraklarını tarih, coğrafya ve sosyal olarak Kürt toprakları saymaktayız.” Ne gariptir Kerkük ve Musul’da tek bir tarihi eseri olmayan Kürtler, bu toprakların kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar. Herkesi bölgeye davet ediyoruz, bölgede bulunan tarihi eserleri görsünler ve bu eserlerin hangi millete ait olduğunu göreceklerdir. Bir milletin bir toprak parçası üzerinde herhangi bir tarihi eseri yoksa o toprakları vatan edinme hakkını kaybetmiş demektir. Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır? Yok, ama en güçlü delil sayılabilecek cami, tekke, medrese, han ve hamam gibi sivil yapılar oldukça önemlidir. Bunların sahipleri kimse, o kentin sahipleri de onlardır. Yapıların dili yoksa da kimlikleri vardır. Kerkük, bütün bunları tamamlayan; okullar, kütüphaneler, hamamlar, ticaret hanları, folklor, şairleri, edipleri, basın ve yayın hayatı, halk müziği, ses ustaları, tiyatrosu, ressamları, spor hayatı gibi bütün diğer kültür unsurları açısından da tamamıyla bir Türkmen şehridir.
Irak’ın işgali öncesinde 830 bin olan Kerkük’ün nüfusu, bugün Irak’ın kuzeyinden, Türkiye, İran ve Suriye’den getirilip yerleştirilen Kürt unsurlar sayesinde 1,5 milyonu aşmıştır (Kerküklü, 2009).
Kerkük, asırlardan beri Irak Türkmenlerinin bu coğrafyada şekillenmiş Türk kültürünün merkezidir. Bir kentin aidiyeti ve kimliği, o şehrin tarihi mimari eserleri, sosyal ve kültürel yapısıyla da yakından ilgilidir. Kerkük Kalesi, Gök Kümbet’i, Nakışlı Minare ve Camisi, Aziziye Kışlası, Kayseri (Kapalı) Çarşısı, Kilciler Pazarı, Altunköprü, Kırdar Hanı ve Çarşısı, Kale Hanı, Mecidiye Sarayı, Dakuk Ulu Camii Minaresi, 16 gözlü Taşköprü gibi 60’tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkün. Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır? Yok. Diğer taraftan edebiyat ve kültür alanında da Türkmen ağırlığını görmek mümkün. Kerkük’teki sanatçıların çoğunluğu da yine Türkmenlerden. Kerkük Türküleri tüm dünyada hangi dille icra ediliyor? Türkçe. Bazı gruplar Kerkük bizim diyor, o zaman haklı olarak şu soruları sormak gerekiyor, Kerkük sizin ise o zaman Kerkük’te tarih, medeniyet ve kültür mirasınız nerede? Kerkük sizin ise neden nüfus kayıtlarını ve tapu dairelerini tahrip edip yaktınız? Kerkük sizin ise devlet dairelerini, okulları, hastaneleri, insanların evlerini, özel araçlarını ve iş yerlerini neden talan edip yağmaladınız? İnsan kendine ait olan bir şehri talan edip, yağmalar mı hiç? Kerkük sizin ise Irak işgalinden hemen sonra sahte belgelerle 700 bin Kürt’ü Kerkük’e neden yerleştirdiniz? (Kerküklü, 2013)
Kerkük’te iş sadece Türkmenlerin azınlık durumuna düşürülmesi ile kalmamış, bölgede Türk izini taşıyan yüzlerce eser Kürtler tarafından tahrip edilmiştir.
Tahrip edilen eserler arasında Kerkük Kalesi, Kerkük Kışlası, Telafer Kalesi, Musul Askeri Kışlası, Kerkük Sarayı, İmam Avneddin Camii, Nur Camii başta olmak üzere onlarca köprü, saat kulesi, gibi onlarca tarihi Türk eseri yer almaktadır.
Kürtler tarafından yakılarak tahrip edilen Kayseri Çarşı’nın ise ayrı bir hikâyesi vardır. Türk basınında yer alan haberlere göre; Irak’ın Türkmen kenti Kerkük’te bulunan ve Osmanlı döneminde inşa edilmiş Kayseri Kapalı Çarşısı’nda 26 Kasım 2018 tarihinde büyük bir yangın çıktı. Saatlerce süren yangında 7 kapısı olan çarşının içerisinde 360 dükkân kullanılamaz hale geldi.
Çoğunluğu Türkmenlerden oluşan Tarihi Kayseri Çarşısı’nın esnafı, yangın nedeniyle kuyumcu ve atölyelerdeki ‘1 milyar dolarlık altının eridiğini’ kaydetti. Olayın gece meydana gelmesi nedeniyle can kaybı yaşanmazken Yeni Şafak, yangının perde arkasına ilişkin çok önemli bulgulara ulaştı. Edinilen bilgilere göre tarihi çarşıdaki yangın apaçık bir kundaklama. Türkmen esnafın dükkânlarını yok etmeye yönelik olay, detaylı bir sabotaj planı sonrasında gerçekleşti. Yangından önce tüm kameraların dışarıdan kapatıldığı, çarşının içinde bulunması gereken 7 güvenlik görevlisinin de olay sırasında sırra kadem bastığı tespit edildi. Üstelik tanıklara göre yangın aynı anda en az 10 noktada aynı anda başladı.
Çarşıda faaliyet gösteren Türkmen esnaflar, dükkânları cayır cayır yanarken alevlere saatler boyunca kimsenin müdahale etmediğini, yangını ekiplerin adeta ‘seyrettiğini’ kaydetti. Başta itfaiye birimleri olmak üzere ilgili birimler ‘yangının elektrik kontağından çıktığını’ iddia etti. Ancak esnaflar ve çarşının bulunduğu mahalledeki halk, bölgede 1 aydır elektriklerin kesik olduğunu söylüyor. Ayrıca yangın öncesinde çarşıda jeneratör veya herhangi bir güç kaynağının da çalışmadığı ortaya çıktı.
Sürgün planı işliyor
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Sözcüsü Ali Mehdi, Kerkük’teki çarşının ‘kundaklandığını’ belirtti. Irak’ta 2003 yılından beri sistematik olarak Türkmen düşmanlığı yapıldığını ve yeni bir coğrafya dizaynı hedefiyle Türkmenlerin katliam ve sürgünlerle bölgeden çıkarıldığını anlatan ITC Sözcüsü, Bağdat, Kerkük, Erbil başta olmak üzere Irak’ta 70’ten fazla tarihi eserin ABD, DEAŞ, Peşmerge ve PKK eliyle yok edildiğini söyledi. “Irak’ta en büyük Selçuklu ve Osmanlı eseri Türkmenlerdir” diyen Ali Mehdi, son 15 yılda Irak’tan 450 bin Türkmen’in sürgün edildiğine dikkat çekti… Öte yandan Erbil Kalesi civarında yine Osmanlı mirası olan Erbil Çarşısı da 2 ay önce şüpheli bir yangınla yok edildi. (Bilgen, 28 Kasım 2018, https://www.yenisafak.com/dunya/kerkukte-tarihi-soykirim-3411584)
Kayseri Çarşısı Ne İfade Ediyor?
Kerkük’te yaşayan bütün halkın ortak bir ticaret merkezi olan Kerkük’teki “Kayseri Çarşısı’nın yapımının Osmanlı döneminde 1855’te tamamlandığı bilinmektedir. Büyük bir ticaret merkezi olan Kayseri Çarşısı’ndaki ticari hareketliliğin günümüze kadar bütün hızıyla devam ettiği bilinmektedir. Bununla birlikte söz konusu çarşının “Kayseri” olarak anılmasının en büyük sebebinin Osmanlı dönemindeki ticari merkezlerden birinin Kayseri olmasının yanında bu çarşının da 15. Yüzyılda yapılan ve İstanbul’dan sonraki en büyük kapalı çarşı olarak bilinen Kayseri’deki kapalı çarşıdan esinlenilerek yapılması olduğu bilinmektedir. Ne tesadüftür ki Kerkük’teki Kayseri Çarşısı’nda çıkan yangın Kayseri’deki Kapalı Çarşı ile bir başka benzerlik daha ortaya çıkarmıştır. Talihsiz bir benzerlik olsa da Kayseri’deki kapalı çarşının da neredeyse tamamı 1870 yılında yanmış ve sonradan tekrar inşa edilmiştir.
Kerkük’teki “Kayseri Çarşısı’nın başka bir özelliği ise çarşı yapısının zaman kurallarına göre inşa edilmiş olmasıdır. Günün 24 saat olduğu hesap edilerek 24 koridor (ara sokak) oluşturulmuştur. Çarşı içerisinde yılın 365 gününü işaret eden 365 iş yeri bulunmaktadır. Ayrıca haftanın 7 gün olduğu dikkate alınarak çarşıya 7 kapıdan giriş konulmuş ve çarşının ışık alabilmesi için kapılar günün doğuşu ve günün batışına göre ayarlanmıştır. Bununla birlikte çarşının üst katına ise bir yıldaki 12 ay hesap edilerek, 12 daire inşa edilmiştir. Ayrıca yılın 4 mevsiminden esinlenilerek çarşı 4 bölüm olarak yapılmıştır. Bu anlamıyla çarşının mimari bir zekâ ile yapıldığı ve kendine özgü özellikler taşıdığını söylemek mümkündür.
Öte yandan Kerkük’teki Kayseri Çarşısı’nın tarihi Kerkük Kalesi’nin bulunduğu tepenin hemen altına inşa edilmiş olması da çarşının başka bir özelliğidir. Yani Kerkük Kalesi, Kayseri Çarşısı için bir çatı (yani koruyucu) niteliğindedir. Kerkük Kalesi’nde bulunan Osmanlı Şehitler Mezarlığı’nın yanı sıra, Danyal Peygamber Türbesi, Hz. Meryem Makamı ve Selçuklular döneminde inşa edilen Gök Kümbet (Buğday Hatun Türbesi), Kayseri Çarşısı ile birlikte hep mimari açıdan yapısal hem de tarih ve kimlik açısından bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu anlamıyla bütün bu yapıların Kerkük’te bir medeniyet ortaya çıkardığı görülmektedir. Nitekim Kerkük için Irak’ın bir minyatürü, Irak için de Ortadoğu’nun yansıması ifadeleri böylelikle somut bir anlam kazanmaktadır. Büyükelçi Fatih Yıldız da Kerkük’teki Kayseri Çarşısı’nı “Küçük Kerkük” olarak nitelendirerek, çarşının bir ortak yaşam merkezi olduğunu vurgulamıştır (Duman, 03.12.2018, https://orsam.org.tr/tr/kerkukte-yanan-kayseri-carsisi-ne-ifade-ediyor/)
Doğu Türkistan’da, Kırım’da, Ahıska’da, olduğu gibi Irak’ta ve Kerkük’te de Türkler aynı kaderi yaşamış ve kendi öz vatanlarında azınlık durumuna düşürülüp göçe zorlanmışlardır. Bütün dünyada olduğu gibi Irak’ta ve Kerkük’te Türkmenler aleyhine yaşanan gelişmeler elbette unutulmamış ve hiçbir zamanda unutulmayacak, vakti gelince bunların hesabı sorulacak ve Kerkük asıl hüviyetine tekrar dönüştürülecektir. Her ne kadar Kürtler tarafından kirletilmiş olsa da Kerkük buram buram Türk kokmaktadır. Kerkük Türk’tü ve tekrar Türk olacaktır.
KAYNAKLAR:
Duman, 03.12.2018, https://orsam.org.tr/tr/kerkukte-yanan-kayseri-carsisi-ne-ifade-ediyor/
Bilgen, 28 Kasım 2018, https://www.yenisafak.com/dunya/kerkukte-tarihi-soykirim-3411584)
David McDowall, Modern Kürt Tarihi, Doruk, İstanbul 2004,
.Kerküklü, A. (20 Haziran 2009). Kerkük Sevdalısı Kürtler ve Petrol. https:// www.altayli.net/kerkuk-sevdalisi-kurtler-ve-petrol.html
.Kerküklü, A. (2013) Kerkük Çocukluk Cennetim. https://www.turkocaklari.org. tr/sube/baku-azerbaycan/kerkuk-cocukluk-cennetim-512