Başlıklar
30 Yıl Savaşları
- yüzyıla damga vuran 30 Yıl Savaşları Avrupa medeniyetinin tam da merkezinde meydana gelmiş hem siyasi hem de ekonomik savaştır. Bu savaşın tarihi kaynaklarda yer etmesindeki en büyük özellik hem uzun sürmesi hem de yıkıcı bir etki oluşturması olmuştur. Belki de Avrupa’nın hem siyasi hem de ekonomik açıdan en yıpratıcı ve kanlı çatışması olarakta bilinir.
Tarihi kaynaklara dönüp baktığımızda 1618 ve 1648 yılları arasında devam eden savaş döngüsünün aslında 16. yüzyılda Avrupa’da dini parçalanmanın etkisi olarak da öne çıkmaktadır. Katolik ve Protestanlık arasında oluşan bu çatışma o dönemde Kutsal Roma İmparatorluğu’nun hemen her bölgesinde derinden hissedilmişti.
Halkın içinde dahil olduğu bu karmaşa döneminde amaç Katolik kilisesinin reform hareketlerine karşı ortak bir dini birlik oluşturmasıydı. Ekonomiden daha çok dini hayatın karmaşıklığı ve tarafların çatışması bu süreci daha da uzatmıştır.
30 Yıl Savaşları Nasıl Başladı?
O dönemde katolik inancına sahip olan İmparator II. Ferdinand ile Protestan inancına sahip olan prenslikler arasında oluşan büyük gerilim aslında 30 yıl savaşlarını başlatan bir etken olarak görülmüştür.
Savaşın bir diğer nedeni o dönemin en güçlü hanedanlığı olarak kabul edilen katolik Habsburg hanedanının Avrupa’da en üstün güç olma mücadelesiydi. Siyasi açıdan sürece yaklaştığımızda ise Danimarka, Fransa, İsveç gibi farklı ülkelerin özellikle büyük güç olmaya çalışan Habsburg hanedanın gücünü kısıtlamak istemesinden kaynaklanıyordu.
Bu süreç sadece iki tarafın çatışmasıyla kalmıyor. Aslında gündelik hayatta halkın ekonomik alım gücünü de doğrudan etkiliyordu. O dönemde Avrupa’nın en güçlü ticaret yolları arasında kabul edilen bağlantı noktaları üzerinde oluşan rekabet ve zengin ulusların ekonomik açıdan içinde bulundukları çıkar çatışmaları da bu savaşları tetiklemişti.
4 Dönemde “30 Yıl Savaşları”
30 Yıl Savaşları 4 farklı dönem içerisinde gerçekleşmiş ve bu süreçte politik ve dini çıkar çatışmaları savaşın seyrini etkilemişti. 1618 ile 1625 yılları arası ilk dönem olarak geçiyor. Bohemya isyanı olarak adlandırılan katolikler ile protestanların çatışması ayrıca yine aynı dönemde sonuç olarak katolikler protestanlara karşı üstünlük göstermiş ve Bohemya bölgesinin kontrolünü tamamen ele geçirmiştir.
Tam da bu savaş döneminin bitiminde Danimarka’da protestanları destekleme amaçlı Kral IV. Cristin savaşa katıldığını açıklamıştır. Tarihler 1625’i gösterirken katolikler galip gelmiş ve Danimarka etkisiz hale getirilmiştir. Tüm bu süreç 1629 yılına kadar devam etmiştir.
1630 yılında İsveç Kralı protestanlara karşı destek olmuş ve savaşa girdiğini açıklamıştı. Kral Gustavus’un bu hareketi İsveç ordusunun gücünü arttırmış ve o dönemde büyük zaferler kazanılmıştı. Ta ki 1632 yılına kadar…
İsveç Kralı 1632 yılında Lützen savaşına katıldığı muharebe sırasında öldürülmüştür. Bu durum İsveç’in gücünü de doğrudan azaltmıştır. Aynı dönemde Katolik Fransa bir karar almış. Özellikle üstün güç olarak savaşın seyrini doğrudan etkileyen Habsburg hanedanını zayıflatabilmek adına protestanlara bir teklifte bulunmuştur.
Katolik Fransa ile Protestanlar bir ittifak oluşturmuştur. hal böyle olunca iki çatışan tarafın Birlik oluşturması savaşın seyrini değiştirmiş. Artık dini bir boyuttan çıkarak siyasi bir çatışmaya doğru ilerlemiştir.
Bu durum daha büyük yıkıcı etkileri beraberinde getirmiş. Kitlesel olarak tüm halklar bu durumdan etkilenmiş salgın hastalıklar başta olmak üzere açlık ve kıtlık gibi büyük problemler de beraberinde gelmiştir.
Ve Savaş Sona Erdi! Peki Ya Sonra…
1625 yılında başlayıp 1648 yılına kadar devam eden bu savaş Vestfalya Antlaşması ile sona ermiştir. Hem protestonlar hem de katolikler arasında bir denge kurulabilmiştir. Kutsal Roma İmparatorluğu bağımsızlık kazanmış, İsveç eski gücüne kavuşmuş, Fransa ise Avrupa’nın en güçlü ülkeleri arasında yerini almıştır.
Sonuçta Avrupa’nın pek çok bölgesinde nüfus %50’ye varan seviyede azalmış toplu katliam gibi milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan şiddetli bir savaş döngüsü tüm Avrupa’yı etkilemiştir. Yalnızca insan yaşamına etki etmemiş günlük ekonomiyi de derinden sarsmış. Sanayiden tarıma, ithalattan ticarete kadar hemen her alanda bir kayıp süreci başlamıştır.
Ülkelerin kendi içinde yaşamış oldukları siyasi ve dini çatışmalar sadece büyük güçlerin arasında yaşanmamış aslında o dönemde geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlamaya çalışan halkın da zarar görmesine sebep olmuştur.
Paralı Askerler ve Yağmacılık Faaliyetleri
Ticaret yolları kuşatılmış tarım alanlarının neredeyse tamamına yakın yok olmuş, nüfusun çoğunluğu ekonomik çaresizlik içerisinde kıtlıkla yüz yüze gelmiştir. Öyle bir döneme geçilmiş ki savaşın seyri paralı askerler ile sürdürülmüş.
Amaç artık savaşı uzatıp kazanç elde etmeye kadar ilerlemiştir. Öyle ki paralı askerler kendilerine verilen bu hakkı güç toplama aracı olarak görüp kendilerine özel bir ordu oluşturmuş ve bu sırada halk üzerinde bir egemenlik kurmaya çalışmıştır.
Yer yer yağmacılık ve halkı sömürücü faaliyetlerde bulunarak huzuru ve güvenliği de tehlikeye atmışlardır. Sivil halkın doğrudan etkilendiği bu savaşın sonucunda İsveç ve Fransa gibi dev ülkelerin gücüne güç katılmış. İspanya ise zayıflamıştı. En başından beri büyük bir rekabet içerisine dahil edilen ve gücünü azaltmaya çalışılan Habsburg hanedanın gücü de zayıflamıştı.