İkinci Dünya Savaşı Almanyası – Sırlarla Tarihe Gömülen Nazi Altın Treni Efsanesi
2. Dünya Savaşı döneminde yaşanan bu ilginç olay uzun bir süre tüm dünyayı kasıp kavurmuştur. Öyle ki bu olay belli belirsiz hikayesi yapılarak beyaz perdeye aktarılmıştır. Hem esrarengiz hem de sırlarla dolu Nazi Altın Tren Efsanesi 2. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Almanya’nın batısında meydana gelmiş bir olaydır.
O dönemde Almanya’dan çıkarak Batıya doğru ilerleyen müttefiklerden kaçan hazinelerle dolu bir tren bilinmeyen bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Trenin altın, gümüş gibi farklı mücevherler ve tonlarca para ile dolu olduğu, tüm bu değerli eşyalar yola çıktıktan sonra yaklaşık olarak Polonya’nın aşağı Silezya bölgesinden geçerken bir anda ortadan kaybolduğu söyleniyor.
Tarihi kaynaklarda, yapılan röportajlardan çıkan bilgilere bakıldığında durum daha da esrarengiz hale geliyor. Peki bu trenin kayboluş hikayesinin en başına dönelim.
O dönemlerde Nazi Almanyası 2. Dünya Savaşı sırasında işgal etmiş olduğu ülkeleri soyuyordu. Bankalardan, müzelerden büyük miktarlarda değerli mücevherler, sanat eserleri tabiri caizse yağmalanıyordu. Tüm bu değerli eşyalar aslında savaşın sürdürülebilmesi ve savaş sona erdikten sonra büyük bir kaçış planı hazırlayabilmek için toplanıyordu.
İşte trenin doldurulması ve kayboluşu da bu döneme denk geliyor. Çalınan tüm bu değerli eşyaları kimin trene yüklediği ve trenin nereye gittiğine dair hala büyük bir boşluk bulunuyor. Bu gizemi aydınlatmada yeterli delil de bulunamıyor.
Kayıp Altın Tren ve 1945…
Yıl 1945 Kızılordu Doğu Avrupa’da ilerlerken Naziler, oldukça büyük değere sahip altın, gümüş gibi mücevherleri ve kıymetli eşyaları Almanya’ya geri götürebilmek için bir tren ayarlıyor.
Söylenenlere göre kaybolan tren bu amaçla istasyondan yola çıkıyor ancak bir başka kaynakta, yıllar sonra hiçte beklenmeyen bir anda yapılan kazı çalışmalarında Polonya’nın Walbrzych kentinde kalıntılarına rastlandığı iddia ediliyor.
Kentin yakınlarında büyük bir tünel bulunuyor. Bu tünelden yola çıkan tren içerisinde değerli eşyalar saklandı hatta izi kaybettirme amaçlı olarak tren yola çıktıktan sonra geriye kalan kişiler tüneli iyice kapattı. Hatta giriş kısımlarının patlatıldığı da söyleniyor.
Peki Bu Efsane Nasıl Bu Kadar Yayılabilmiş?
İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra nazilerin Altın Tren Efsanesi halk arasında hızlı yayılmıştı. Savaştan sağ kurtulanlar birbiri arasında bu efsaneyi büyütmüş ve yıllarca bu hikaye anlatıla gelmiştir.
Her ne kadar söylenti olarak halk arasında yayıldığı düşünülse de her yeni dönemde arkeologlar bu trenden parçalar bulabilmek için büyük bir çaba harcamıştı. Bazı dönemlerde Hazine Avcıları sırf geriye kalan tüm değerli eşyaları bulabilme umuduyla Polonya civarında tünellerin bulunduğu her bölgeyi kazmışlardı.
Yıllar geçse ve her ne kadar teknolojik ekipmanlar gelişse de yine de somut bir kalıntı elde edilememişti. Ta ki 2015 yılına kadar… Bu çarpıcı efsane 1945 yılından 2015 yılına kadar anlata geliyor fakat 2015 yılında ilginç bir gelişme yaşanır.
Gözünü para bürümüş iki hazine avcısı bu treni bulabilmek için yola çıkıyor. İsimleri P. Koper ile A. Richter olan bu kişiler ellerinde bir radar cihazı ile taramalara başlıyor. Yıllar yıllar önce ortaya atılmış iddia boyutundaki Polonya’nın Walbrzych eyaletine giderek bu bölgelerde metal bir dedektör ile araştırmalara başlıyorlar.
Tam da bu araştırmalar sırasında ilginç bir keşif ortaya çıkıyor.
İki Hazine Avcısı “P.Koper ile A.Richter”
Bu iki Hazine Avcısı bir anda haber kaynaklarına manşet oluyor. Tüm dünya bir sabah uyandıklarında gazetelerde şu bilgiye rastlıyor: “Büyük Keşif: Nazi Altın Treni bulundu.” İki hazine avcısının bu treni bulduğu söyleniyor ancak olay detaylandırıldığında aslında bunun bir piar çalışması olduğu ve trenin herhangi bir kalıntısının dahi bulunmadığı anlaşılıyor.
Her ne kadar efsane dense de bu bölge turistlerin her yıl ilgisini çekiyor. Polonya’nın Walbrzych Kasabası günümüzde de popülerliğini korumayı sürdürüyor. Şu ana kadar yapılan kazılarda herhangi bir sonuç ortaya çıkarılmadı. Bu sebeple bu olayın bir hayal ürünü olma ihtimali üzerinde duruluyor.
Yıllar boyunca yapılan çalışmalarda her ne kadar altın tren kalıntılarına rastlanılmasa da çok geçmiş zamanlarda yaşamış uygarlıklardan yaşam belirtisi gösterecek bazı kalıntılar ortaya çıkarılmıştı. Ayrıca sırf değerli mücevherlere ulaşabilmek için yer altında dahi rahatlıkla tarama yapabilmeyi sağlayacak Light Detection And Ranging isimli bir dedektör üretilmişti. Bu da arama tekniklerini daha modern hale getirmeyi sağlayacak bir basamak olarak görülüyor.
Tarihe Gömülen Amber Odası
Bu olaydan biraz daha geriye gidelim. Tarihin derinliklerinde nazilerin açgözlülük ile yağmalayarak saklamaya çalıştıkları hazinelere bir göz atalım.
Nazi Almanyasında o dönemlerde şöyle bir fikir hakimdi. Kamu binalarından veya evlerden aldıkları tüm değerli ürünler onların olabilirdi. Değerli eşyaları depolayarak hem savaşı yönetebilmek hem de savaş sonrasında büyük kaçış planına destek olunmasını sağlamak için bir dayanak olarak görülüyordu.
Tam da bu amaçla 1941’li yıllarda ST. Petersburg’da varlığını sürdüren Katarina ailesinin sarayı yağmalanmıştı sarayda kitaplara, filmlere konu olan Amber Odası bulunuyordu. Büyük mücevherler, gösterişli takılar ve altınlarla dolu olan Amber Odası tamamen altında kaplanmış bir cennet gibiydi.
1941 yılında Nazi Almanyası saraya girerek Amber Odasını bulmuş ve yağmalamıştı ancak savaş sona erdiğinde Amber Odasından geriye tek bir kül dahi kalmadı. Nazi treni olayında olduğu gibi Amber Odasının da nereye gittiği ve nasıl yok olduğu hala bilinmiyor.