Haçlı Seferleri: Türklerle Mücadele Çağrısı
Katolik dünyasının Türkleri dondurmak için ne kadar çok çaba sarf ettiğini tüm dünya biliyor. Bu çabaların aslında ilk ve en net görüldüğü dönemler Haçlı seferleri ile başlamakta. 1095 yılında dönemin Papası II. Urbanus tarafından yapılan bir çağrı ile tüm Hristiyan dünyası Hristiyanlık değerlerini çiğneyen, Hıristiyanları yok eden ve topraklarını işgal eden Türklere karşı bir hareket başlatmaya karar verdi.
Yüzyıllar boyunca defalarca düzenlenen Haçlı seferleri farklı şekillerde ve farklı amaçlarla tertiplense de genel olarak amacı Türk ve Müslüman milletlerin faaliyetlerini durdurmak ve bunları ortadan kaldırmak olmuştur. Bu doğrultuda yapılan faaliyetler dünya siyasi, dini, ekonomik alanlarda büyük etkilerde bulunmuştur.
Haçlı Seferleri Nasıl ve Ne Zaman Planlanmaya Başladı?
Son derece güçlü ve heyecanlı bir millet olan Selçuklular Anadolu’ya son derece etkileyici bir giriş yaptılar. Dünya üzerinde en çok itibar sahibi olmuş imparatorluklardan biri olan Roma İmparatorluğu’nun torunlarından olan Doğu Roma imparatorluğu ya da diğer bir ismi ile Bizans imparatorluğu bu heyecanlı ve güçlü millet ile mücadele etmekle büyük zorluklar yaşadı. Kara muharebelerinde elde edilen Selçuklu başarılarının ardından denizde de üstünlük kurmaya başlayan Türkler hem Bizans hem de Katolik dünyası için büyük bir tehdit haline gelmeye başladı.
Durumun farkına varan Papa Bizans İmparatorluğu‘nun Türkler tarafından alt edilmesi durumunda Türklerin Avrupa’ya ilerleyişinin durdurulamayacağını biliyordu. her ne kadar Katolik ve Ortodoks dünyası birbiriyle çok iyi ilişkiler içerisinde olmasalar da Türkler ikisinin de ortak düşmanı konumuna gelmişti. Türklerin engellenmesi Bizans imparatorluğu için önemli olduğu kadar Papa ve Katolik dünyası içinde önemli hale gelmişti.
1075 ve sonrasındaki yıllarda Selçuklu tahtında oluşan otorite boşluğu Bizans imparatorluğu için kaçırılmaması gereken bir fırsat haline geldi. Dönemin Bizans imparatoru 1. Aleksios bu fırsatı kaçırmadan Anadolu’daki Türk varlığına tam anlamıyla son vermeye karar verdi. Bu doğrultuda Papa ile görüşerek yardım ve paralı asker talep etme kararı aldı.
Bizans imparatorunun bu isteği karşısında olumlu bir tavır sergileyen Papa aynı zamanda Avrupa’da yolunda gitmeyen işleri yeniden yoluna koymak için Haçlı Seferleri’nin harika bir fırsat olduğunu düşündü. Yapılan görüşmelerin ardından Papa II. Urbanus 27 Kasım 1095 tarihinde kalabalığın önünde harika bir konuşma yaparak Haçlı Seferleri’nin ilk etkinliğini başlatmış oldu. Bu süreçte orduların toparlanması ve düzenlenmesi uzun yıllar sürse de Haçlı Seferleri’nin düzenlenmesi adına ilk tarih olarak 1095 yılı kabul edilmektedir.
İlk Haçlı Seferi
Haçlı seferleri genel olarak kontrol edilemeyen ve disiplinsiz orduların birbirinden bağımsız olarak hareket etmesi ile bilinmektedir. Buna örnek olarak ilk haçlıların ana orduyu beklemeden Ağustos 1096 da balkanları yağmalayarak İstanbul’a doğru yola çıkması ve henüz İstanbul’a bile ulaşmadan yok edilmeleri gösterilebilir.
Ardından Fransız keşiş tarafından yönetilen ve 20000 askerden oluşan kuvvetinde İstanbul’u geçtikten sonra ana orduyu beklememe kararı alarak hareket etmesi, ordunun son derece disiplinsiz olması gibi sebepler sonlarının gelmesine sebep olmuştur. bu 20000 kişilik birlikte İstanbul geçtikten sonra kısa süre içerisinde Selçuklular tarafından tamamen yok edilmiştir. Öyle ki liderleri bile İstanbul’a zorla geri dönebilmiştir.
Bu düzensiz saldırıların sonrasında toparlanan Ordu bütün olarak saldırdı ve İznik bölgesine Türkiye Selçukluların elinden aldı. Bu olaydan sonra geri çekilmek zorunda kalan Selçuklular Konya’yı başkent olarak kullanmaya başladılar.
Yaptıkları saldırıların coşkusuyla Kudüs‘e ilerleyen ve kısa sürede Kudüs’ü de ele geçiren Hıristiyanlar bölgedeki Müslüman ve Yahudi halkın tamamını katlettiler. Çocuklara bile merhamet etmeyen bu vahşi saldırı akıllara son derece kötü şekilde kazanmıştır.
II. Haçlı Seferi
1144 yılında Hristiyanların Urfa’yı kaybetmesi üzerine Katolik dünyası büyük bir yıkım yaşayarak ikinci Haçlı Seferi’nin düzenlemeye karar. Fransız kralı ve Alman kralının ortak hareket etmesi beklenen bu Haçlı Seferi’nde 1147 yılında İstanbul’a gelen ve Fransız kralını eklemeden zaferi tek başına kazanmak isteyen Alman kralı Selçukluların üzerine yürüdü.
Bu hamleyi bekleyen ve hazırlıklı olan Selçuklu lideri 1. Mesud Alman ordusuna ciddi bir bozguna uğrattı. Almanların başına gelen bu olayı duyan Fransız kralı direkt olarak Selçuklularda yüzleşmeye çekindi ve rotasını uzattı. bu süreçte ordunun çok büyük bir kısmı yıprandı ve ordu savaşabilir halden çok uzaklaştı. Daha sonraki zamanlarda bu maliyeti Selçuklular ile Barış anlaşması yapan Bizans imparatoruna kesen Katolik dünyası II. Haçlı Seferi’nden başarısız olarak ayrıldı.
III. Haçlı Seferi
Selahattin Eyyubi tarafından yeniden Müslümanların hakimiyetine giren Kudüs Katolik dünyasında adeta bir şok etkisi yarattı. Kudüs’ün kaybedilmesi kesinlikle beklenmeyen bir durumda ve bir an önce bu sorun çözülmeliydi. Bu doğrultuda III. Haçlı seferi düzenlenmeye başladı. Sefere İlk katılan ve destek garantisi Alman imparatoru olmuştu. Alman imparatoru Friedrich Anadolu Selçukluları ile bir miktar sorun yaşadıktan sonra onlarla Barış anlaşması imzalayarak Suriye’ye yöneldi.
Suriye’ye doğru olan yolculukları sırasında duş almak için Göksu nehrine giren imparator tüm ordusunun önünde boğularak hayatını kaybetti. İmparatorun bu şekilde ölmesinin ardından ordu çok büyük bir motivasyon kaybı yaşadı ve ordunun neredeyse tamamı dağıldı. Sadece imparatorun oğlu elinde kalan az sayıda askerle birlik kurarak Suriye’ye devam etti.
IV. Haçlı Seferi
1193 yılında Selahattin Eyyubi hayatını kaybetti. Bu süreç hem devlet içinde otorite kavgalarına sebep olurken hem de Hristiyanlar ile yapılan mücadeleleri güçsüz hale getirdi. Bu durumdan fırsat bilerek Kudüs’ü geri almak isteyen Papa yeni bir Haçlı seferleri düzenlenmesi için çalışmalara başladı.
Haklı anlaşmazlıklarla başlayan IV. Haçlı seferi ilerleyen dönemlerde Bizans İmparatorluğu’nun Haçlılara verdiği sözler sebebiyle İstanbul’a doğru yöneldi. Ordu İstanbul’a ulaştığında Bizans tarafından verilen sözlerin tutulmaması haçlıları çok kızdırdı ve İstanbul’a saldırmalarına sebep oldu.
Bu saldırılarda Katolik liderlerin de izniyle 3 gün boyunca şehir tarihin en büyük yağmasını yaşadı. Son derece utanç verici olan bu yağma süreci dünyada eşi benzeri görülmemiş sertlikte ve şiddetle olmuştu. Şehir tanınamaz hale getirildi ve tamamen tahrip edildi. Üstelik haçlıların şehre girmesini sağlayan kişi de ordunun başındaki Venedik dükünden başka kimse değildi.
En İlginç Sefer: Çocukların Seferi
Tarihte son derece şaşkınlık duyulan olaylardan biri de son derece kalabalık sayılabilecek bir grup çocuğun Kudüs’ü yeniden ele geçirmek üzere bir sefer düzenlemesidir. Bu seferin çocuklar tarafından düzenlenmesinin sebebi de tanrının günahlarından dolayı Hıristiyanlara başarı vermediğine inanılmasıdır.
Tarihin en büyük dolandırıcılıklarından biri olduğuna inanılan bu olayda çocukların belirli kişiler tarafından manipüle edilerek kandırıldığı düşünülmektedir. Fransa’ dan başlayarak sefere çıkan çocuklar zamanla kaybolmuş ve yok olmuşlardır.
V. ve Sonraki Haçlı Seferleri
Haçlı Seferleri’nin genel anlamda Katolik ve Avrupa dünyası için önemli bir yağma imkanı olduğu ortadadır. Bu nedenle IV. Haçlı Seferi’nden sonra Avrupa dünyası ekstra gelir elde etmek ve Avrupalı Hristiyanların daha yakın ilişkiler kurmasını sağlamak amacıyla Haçlı seferleri düzenlemişlerdir. Bu süreçte düzenlenen seferlerin büyük bir kısmı istenen hedefe ulaşamamış ve Anadolu’daki Türk ilerleyişini durduramamıştır.
Kaynak:
1 : TÜRK TARİH KURUMU
2 : Uluslararası Haçlı Seferleri Sempozyumu
3 : I. Ve II. Haçlı Seferleri Vekayinamesi, Çev. Vedii İlmen, İstanbul 2005, s. 96.
4 : Türkiye Kültür Portalı, Bilgi Toplumu Stratejisi
Hazırlayan Cem Demirtay
İletişim : cemdemirtay@gmail.com