Başlıklar
Dünyanın ilk Tapınağı: Şanlıurfa Göbeklitepe Geçmişin İzleri
Dünyanın ilk tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe arkeoloji müzeye en büyük keşifler arasında kabul ediliyor. Devrim niteliğinde yere sahip olan Göbekli Tepe’nin varlığı yaklaşık 12.000 yıl öncesine dayanıyor. Türkiye’nin Şanlıurfa ilinde bulunan Göbeklitepe Neolitik dönemin yansıtıcısı olarak öne çıkarken Türklerin avcı toplayıcı yaşam felsefesini öne çıkaran bir özellik de vadediyor.
Milattan önce 10.000 yıllara kadar uzanan Göbeklitepe’nin bu müthiş geçmişi tüm dünya tarafından da yakından takip ediliyor. Mısır piramitlerinin oluşturulmasından daha eski bir tarihe dayanan Göbeklitepe, T şeklinde bir alanı temsil ediyor. Dikili Taşlardan oluşan bu alanda çeşitli hayvan figürlerine ve soyut mimarinin motiflerine rastlamak mümkün.
Kuş bakışı bakıldığında çember şeklinde bir alanda yaklaşık 6 metre yükseklik ve 40 tona yakın dikili taşların dizildiği de fark ediliyor. Bu bölge eski zamanlarda dini bir tören alanı olarak kullanılırdı. Günümüze doğru geldiğimizde artık ritüellerin gerçekleştirildiği bir yer olmak yerine daha çok turistlerin ziyaret ettiği bir alan haline gelmiştir. Peki bu Göbeklitepe ne zaman keşfedildi?
Unesco Dünya Mirası Listesine Eklendi!
Tarihler 1963 yılını gösterdiğinde ilk defa varlığı fark edilmiştir. Yazılı kaynaklara baktığımızda ilk kazıların 1995 yılında olduğu söyleniyor. Hatta bu kazılar ünlü arkeolog Klaus S. Tarafından yapılmıştır. Modern çağda daha çok ilgi görmeye başlayan bu yapı 2018 yılında alınan bir kararla UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmiştir. Peki Göbeklitepe neden bu kadar önemli?
Göbeklitepe keşfedildiğinde aslında karmaşık ve düzensiz olarak görülen bir dönemin ne kadar sistematik ve organize bir yapıda olduğunu anlayabilmeyi sağlamıştı. Bu kadar devasa bir yapıyı inşa edebilmek için geleneksel bir mühendislik anlayışı dışına çıkılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan Göbekli Tepe’nin gömülerek saklanmaya çalışılması da ilginç bir detay olarak öne çıkıyor. Yapıyı saklamak aslında binlerce yıl sağlıklı şekilde korunmasını sağlamış fakat o dönemde böyle bir düşüncenin varlığı da dikkat çekmişti.
Üstün Mühendislik Başarısı: Yerleşik Hayatın İzleri “Göbeklitepe”
Yapılan bu araştırmaların sonucunda şöyle bir bulguya ulaşılmış; her ne kadar o yüzyılda insanların daha çok avcı toplayıcı bir yapıda olduğu düşünülse de aslında yerleşik bir yaşıma yatkın oldukları ve medeniyetin başladığı bir dönemin kalıntısı olduğunu da fark ettiriyor.
Bu durum insanlık tarihi açısından da bir sıçrama süreci olarak görülüyor. Tarihçiler o dönemin teknolojisini düşündüğünde aslında bu yapının üstün bir mühendislik başarısını kanıtı olarak görmüşlerdir. Devasa taşların o bölgeye nasıl taşındığı ve dikildiği henüz tespit edilememiştir. Çünkü o dönemde bu taşları taşıyacak fonksiyona sahip bir mekanik aracın var olmadığı biliniyor.
T şeklinde dikilmiş olan taşların tonajları düşünüldüğünde taş oymacılığında gelinen noktayı da daha net anlamayı sağlıyor. Öte yandan Göbekli Tepe’nin olduğu bölgede hayvan figürlerine de rastlanmıştır. Bu dönemin inanç yapısını daha rahat anlayabilmeyi sağlıyor. Kuş, kaplan gibi farklı hayvanlar dini açıdan kutsal bir sembol haline gelmişti.
Doğa ve hayvanların birlikte yürütüldüğü totemizm adı verilen inancın o dönemde var olduğunu anlamayı da sağlayan bir ipucu olarak görülmüştü. Bir başka önemli detay çok sonra ortaya çıkan ve oldukça ilginç görülen taşların diziliş sıralamasıydı. Kusursuz bir şekilde astronomik bir bakış açısıyla dizilen taşlar yaz ve kış geçişlerine uygun olacak şekilde konumlandırılmıştır.
Gizli Yemek Deposu ve Festival Alanı “Göbeklitepe”
Bunu yapabilmek için üstün bir astronomik zekaya sahip olmak gerekiyordu. Bu da bizlere o dönemdeki insanların aslında gökyüzü ilmine nasıl önem verdiklerini ve zaman kavramına bakış açılarını anlamayı da sağlıyor. Bu durum aslında henüz yeni yeni gelişmeye başlayan astronomi ilmine değer verildiğini ve kendilerine ait bir takvim oluşturabilmek için bir çıkış kapısı aradıklarını da gösteriyor.
Dünyanın ilk tapınağı olan bu eşsiz yapıya bir de insanlık tarihi açısından bir göz atalım. Göbeklitepe sadece bir tapınak değil insanların yiyeceklerini muhafaza ettiği ve özel olarak düzenlenen tören ve festivallerde kullandıkları bir alan olduğu görülüyor.
Göbeklitepe üzerinde yapılan kazılarda bu detay daha sonra fark edilmiştir. Büyük boyutlarda taş kapların olduğu ve bu kapların kullanılarak fermantasyon işlemi yapıldığı fark edilmişti. Bu demek oluyor ki Göbekli Tepe’nin bulunduğu alanda bazı dönemler törenler yapılıyor ve bu törenlerde de fermente edilmiş içkiler kullanılıyordu.
Dini Ritüellerden Korku Kültürüne “Göbeklitepe”
Buradan yola çıkarak bazı tarihçiler şöyle bir iddia ortaya attı. Aslında Göbeklitepe’nin bulunduğu bölgede bira üretimi yapılmaya çalışılmıştı. Hem içki hem de yiyeceklerin tek bir alanda muhafaza edildiğine dair bulguların ortaya çıkması aslında Göbekli Tepe’nin dini bir sembolik alan olmaktan daha çok sosyal etkinliklerin yapıldığı kişilerin eğlendiği festival havasında zaman geçirdikleri bir yer olduğunu da fark ettiriyor.
Bazı yabancı kaynaklar araştırmalarını daha da derinleştirmiş ve hiç akla gelmeyecek farklı ayrıntıları tespit etmişti. Göbeklitepe’nin bulunduğu alanda kazınan hayvan figürleri yılan, akrep gibi korkunun ve gücün sembolü olarak görülen hayvanlara yönelmişti.
Bu durum aslında Göbeklitepe’nin hem kutsal hem korkuyla karışık saygı duyulacak bir mekan olmaya çalışılan bir yer haline getirildiği fark ediliyor. Doğaüstü güçlerle kutsal bir korku alanı oluşturmak ve insanları ancak bu sayede bir araya getirmenin mümkün olduğunu düşünen bir yapıyla hareket edildiğini söylemek de mümkün.
Göbeklitepe ve Sirius Takım Yıldızı Rivayeti
Kutsal törenlerde daha çok kullanıldığı düşünülen Göbeklitepe’nin içinde bulunan devasa taşların aslında insan figürlerini temsil ettiği de iddia ediliyor. Söylenenlere göre taşların yapısı bir insana benzeyecek formda tasarlandı. Soyut olarak konuya yaklaştığımızda bazı taşların T şeklinde üst kısımlarının var yanlara doğru kolların ayrıldığı yani bir nevi insanı temsil eden bir yapı düşünülerek tasarlandığı öngörülüyor.
Astronomi ilmi ile uğraşanlar Göbeklitepe üzerine araştırma yaptıklarında ilginç bir bulguya rastladı. Göbeklitepe yapısının inşası sırasında aslında Sirius takım yıldızının sistematik karşılığı olduğu fark edildi. Yani aslında bu taşlar yıldızlara göre hizalanmıştı.
O dönemde gökyüzünün gözlemlendiği ve astronomik bilgiler ışığında taşların belirli bölgelere yerleştirildiği de söyleniyor. Her ne kadar farklı zamanlarda farklı bilim insanları tarafından araştırmalar yapılmaya devam etse de Göbeklitepe’nin tamamının keşfedilmediğini söylemek mümkün. Yapılan kazıların dışında hala gömülü şekilde bölgede yer alan çemberlerin olduğu söyleniyor.