Filistin’in Kaderini Belirleyen Örgüt Nili
Birinci Dünya Savaşı’nın Filistin-Suriye Cephesi’nde gizli bir aktör olarak faaliyet gösteren Nili, zamanla tarihin tozlu sayfalarından gün ışığına çıkan önemli bir istihbarat örgütü haline geldi. Bu örgüt, Osmanlı İmparatorluğu’nun Filistin’deki faaliyetleri hakkında İngilizlere kritik bilgiler sağlayarak savaşın seyrini etkiledi. Ancak, uzun bir süre boyunca gölgede kalan ve pek bilinmeyen bir olgu olarak kalan Nili, Yüzbaşı Cevat Rifat Bey’in 1930’larda yayımlanan anılarıyla gün yüzüne çıkarıldı. Ne yazık ki, bu bilgilerin o dönemde geniş çapta ilgi görmemesiyle Nili’nin önemi ve etkisi üzerine yeterince tartışma yapılmadı. Ancak, İsrail’in kuruluşuyla birlikte Nili, Yahudi toplumu için bir gurur kaynağı haline gelmeye başladı. Son yıllarda yapılan akademik çalışmalar ve Osmanlı arşivlerinin daha etkin bir şekilde kullanılmasıyla birlikte Nili’nin hikayesi daha derinlemesine anlaşıldı ve kamuoyunda daha fazla konuşulmaya başlandı. Özellikle Osmanlı arşivlerinin detaylı bir şekilde incelenmesi, Nili’nin faaliyetleri hakkında yeni ışıkların yanmasını sağladı ve tarihçilere daha fazla malzeme sunarak bu önemli istihbarat örgütünün rolü üzerine daha kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını mümkün kıldı. Bu şekilde, Nili’nin savaşın seyrine ve bölgenin tarihine olan etkisi, günümüzde daha iyi anlaşılmış ve takdir edilmiştir.
Nili Örgütü Üyeleri?
NİLİ Casusluk Örgütü, Aaron Aaronsohn tarafından 1915 yılında Filistin’in Hayfa kentinde kuruldu. Aaronsohn ailesi, Doğu Avrupa’daki Yahudi karşıtı olayların ardından 1882’de Romanya’dan Osmanlı topraklarına göç etti ve Zicron Yakov kolonisine yerleştirildi. Aaron, Fransa’da tarım eğitimi aldıktan sonra Athlit’e dönerek burada The Jewish Agricultural Experiment Station adlı tarım deneme istasyonunu kurdu ve bu istasyon daha sonra NİLİ örgütünün merkezi haline geldi. NİLİ’nin Filistin’deki faaliyetlerini Aaron’un kız kardeşi Sarah Aaronsohn yönetiyordu. Sarah’ın amacı, NİLİ’deki kadın ajanlar aracılığıyla Türk ve Alman subaylarının biyometrik ve biyografik bilgilerini toplamak, askeri ve siyasi gizli bilgilere ulaşmaktı. Sarah, IV. Ordu komutanı Cemal Paşa ile doğrudan temas halindeydi ve Kudüs’teki IV. Ordu Karargahı’na tek başına bile girebiliyordu. Ayrıca, Yosef Lishansky ve Naaman Belkind gibi casuslar da örgütün Filistin yapılanmasında önemli roller üstlenmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın başında, Aaron Aaronsohn IV. Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın danışmanı olarak görevlendirildi ve çekirgelerle mücadele ofisinde çalıştı. Bu görevi sırasında Osmanlı topraklarında ve yurtdışında araştırmalar yapma fırsatı buldu. Aaron, Avrupa ve Amerika’daki Siyonistlerle temas kurarak Siyonist hareketin İtilaf Devletlerine yönelmesinde önemli bir rol oynadı. Osmanlı arşiv belgelerine göre, Aaron’un uzun bir süre boyunca NİLİ casuslarının faaliyetlerinden habersiz olduğu ve gizlendiği görülüyor. Ancak zamanla Aaron’un casusluk faaliyetleri ortaya çıktı. Sarah Aaronsohn, NİLİ’nin Filistin sorumlusu olarak belirlendi ve Osmanlı istihbarat raporlarına göre Mısır’da Filistin casus teşkilatının müdürü olan Aronson’un kızı olarak biliniyordu. Ancak, belgelerdeki bazı bilgilerin yanlış olduğu ve Sarah’ın gerçek kimliğinin gizlendiği anlaşılıyor. Naaman Belkind, NİLİ’nin lider kadrosunda yer almasına rağmen arşiv belgelerinde Yossef Lishansky kadar önemli bir rol oynamamıştır. Belkind, bir istihbarat raporunda Uyun Kare müskirat fabrikasının başkatibi olarak anılmış ve karısıyla birlikte Şam Askerî Mahkemesinde yargılanmıştır. Başka bir istihbarat raporunda ise Belkind’in Lishansky ile birlikte yakalandığı ve önemli bilgiler elde edildiği belirtilmektedir.
Nili Örgütü Amacı Nedir?
Nili Örgütü, Siyonizm’in bir ürünü olarak doğmuş ve Yahudilerin Filistin topraklarında bağımsız bir devlet kurma hedefiyle hareket etmiştir. Temel amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetini kırarak Filistin’in İngiliz kontrolüne geçmesini sağlamaktı. Bu doğrultuda, örgüt Müttefik güçler hakkında İngilizlere her türlü bilgiyi sağlamak için casusluk faaliyetlerinde bulundu. İlk olarak Athlit ile sınırlı olan casusluk ağı, zamanla Filistin ve Suriye’yi de içine alacak şekilde genişledi. Nili, gençlerden oluşan bir casus ağıyla hızla büyüdü ve Gideon ve Hashomer gibi diğer gizli örgütlerin üyelerini de kendi bünyesine kattı. Bu şekilde, Nili Örgütü Filistin’deki İngiliz egemenliğini destekleyerek Yahudilerin Filistin’deki varlığını güçlendirmeyi ve sonunda bağımsız bir Yahudi devletinin kurulmasını hedefledi. Bu amaç doğrultusunda yürütülen casusluk faaliyetleri, örgütün etkisinin ve öneminin artmasını sağladı ve Siyonist hareketin Filistin’deki varlığını güçlendirmeye yönelik adımlar attı.
Nili Örgütü’nün Yaptıkları
Nili Örgütü’nün faaliyetleri, Osmanlı ve ATASE arşivlerinde bulunan belgelere dayanarak detaylı bir şekilde incelenebilir. Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nin 20 Mart 1334 tarihli yazısına göre, İngilizlerin Anadolu’nun güney sahilleri, Suriye ve Filistin’de casusluk faaliyetleri yürütmek ve Osmanlı ordusuyla ilgili bilgi toplamak amacıyla bir istihbarat teşkilatı kurdukları belirtilmiştir. Bu teşkilat, Mısır’da Araplar ve Musevilerden oluşan iki şubeyle, ayrıca Kudüs’te bulunan bir şubeyle faaliyet göstermekteydi. Suriye ve Garbi Arabistan Umum Kumandanlığı’nın 6 Aralık 1917 tarihli raporunda, Nili örgütünün faaliyetleri hakkında çarpıcı bilgilere yer verilmiştir. Rapora göre, Nasıra’da yakalanan casuslar, İngilizler tarafından görevlendirilmiş ve Hayfa sahilindeki istimbota kibritle işaret verirken yakalanmışlardır. İngilizlerin casuslara verdiği talimatlar arasında Afule’de zabitan elde etmek, Der’a İstasyonu’nda istihbarat yapmak, Kudüs’teki askeri faaliyetleri öğrenmek gibi konular yer almaktadır. Nili casusları, yerli ve yabancı memurlarla ilişki içindeydi ve genellikle para karşılığında istihbarat sağlıyorlardı. Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nin 20 Kasım 1917 tarihli telgrafına göre, Hayfa’da yakalanan bir casustan bazı memurların casuslara yardım ettiği bilgisi alınmış ve bu konuda tahkikat yapılması emredilmiştir. Arvad Adası, Nili casuslarının ikmal ve güvenlik hususunda kullandığı stratejik bir bölgeydi. Fransızların kontrolündeki Arvad Adası’na sığınarak Türk istihbaratından kaçmayı başaran birçok casus bulunmaktaydı. Ayrıca, Kıbrıs Adası’nda bir İngiliz istihbarat heyetinin bulunduğu ve bu heyetin Arvad Adası’nda görevli casuslar aracılığıyla bilgi topladığı belirtilmiştir.
Nili’nin Deşifre Oluşu
Nili’nin deşifre edilmesi süreci, Yüzbaşı Cevat Rifat Bey’in çabalarıyla başladı. Arşiv belgeleri, Nasıra’da yakalanan casuslarla başlayan bu sürecin detaylarını doğrulamaktadır. 12. Kolordu Kumandanlığı İstihbaratı’nın 19 Aralık 1917 tarihli tamiminde, Nasıra’da yakalanan casus teşkilatının tahkikatının devam ettiği belirtilmektedir. Ayrıca, Yosef Lishansky’nin takibi devam ederken casuslar arasında Aaron Aaronsohn’un kızı Sarah Aaronsohn’un da bulunduğu bilgisi verilmektedir. Sarah’ın “kızı” olduğu bilgisi yanlış olmasına rağmen, belgede bu yanlış bilginin tekrarlandığı görülmektedir. Dahiliye Nezareti’nin 24 Kasım 1917 tarihli yazısından, Samarin mezrasında Sarah Aronsohn ile birlikte babası Ephraim Fishel Aronsohn ve Nili’nin şeflerinden Nissim Rootman’ın tutuklandığı anlaşılmaktadır. Yazıda, ailenin darp ve işkenceye maruz kaldığı ve hatta Sarah’ın intihar ettiği haberlerinin geldiği belirtilmektedir. Yossef Lishansky’nin yakalanmasıyla Nili’nin sırları açığa çıkmıştır. Lishansky’nin verdiği bilgilere göre, Nili’nin siyasi amaçları olmadığı, ancak Filistin’deki Yahudilerin durumuyla ilgili Mısır’daki Yahudi yetkilileri düzenli olarak bilgilendirdiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Lishansky’nin verdiği bilgiler, yerli Hristiyan Arapların Osmanlı aleyhinde casusluk faaliyetlerinde bulunduğunu göstermektedir. Yossef Lishansky ve Naaman Belkind, Divan-ı Harbi Örfi’de yargılanmış ve asılarak idam edilmiştir. Lishansky’nin verdiği bilgiler, İngilizlerin Mısır’da yapmayı planladığı askeri harekat ve stratejileri hakkında önemli bilgilere ulaşılmasını sağlamıştır. Bu bilgiler arasında, Gazze Cephesi’ne yönelik İngiliz taarruz planları ve hazırlıkları yer almaktadır.