EY ERMENİ BU TÜRKLERİ SEN KATLETTİN

27.04.2014
2.305
A+
A-
EY ERMENİ BU TÜRKLERİ SEN KATLETTİN

EY ERMENİ BU TÜRKLERİ SEN KATLETTİN

 

7 Ocak 1973 tarihinde Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir, Amerikan
uyruklu Gurgen Yanikyan tarafından öldürülmüştür.

22 Ekin 1975 tarihinde Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunagil öldürüldü.

24 Ekim 1975 tarihinde Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez, şoförüyle birlikte katledildi.

16 Şubat 1976 tarihinde Türkiye’nin Beyrut Büyükelçiliği Başkâtibi Oktar Cirit öldürüldü.

9 Haziran 1977 tarihinde Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Taha Carın öldürüldü.

2 Haziran 1978 tarihinde Türkiye’nin Madrid Büyük-elçisi Zeki Kuneralp katledildi.

12 Ekim 1979 tarihinde Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Özdemir Benler’in oğlu Ahmet Benler öldürüldü.

22 Aralık 1979 tarihinde Paris Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan öldürüldü.

31 Temmuz 1980 tarihinde Atina İdari Ateşemiz Galip Özmen ve kızı Asala’nın kurşunlarına hedef olurken;
oğlu ve eşi bu saldırıda yaralandı.

17 Aralık 1980 tarihinde, Avustralya Başkonsolosumuz Şarık Arıyak ve koruması öldürüldü.

17 Nisan 1980 tarihinde Vatikan Büyükelçimiz Vecdi Türel.

26 Eylül 1980 tarihinde Paris Basın Danışmanı Selçuk Bakkalbaşı silahlı saldırıda yaralandı.

4 Mart 1981 tarihinde Paris Çalışma Ataşemiz Reşat Moralı öldürüldü.

9 Haziran 1981 tarihinde Cenevre Başkonsolosluğunun sekreteri Mehmet Savaş, bir Lübnanlının açtığı ateş
sonucunda hayatını kaybetti.

24 Eylül 1981 tarihinde Paris Başkonsolosluğu ile Kül tür Ataşeliğinde bulunan 56 Türk rehin alınırken,
korumamız öldürülmüş, Kaya İnal ise yaralanmıştır.

2 Nisan 1981 tarihinde Kopenhag Çalışma Ataşemiz Cavit Demir, açılan ateş sonucu yaralanmıştır.

25 Ekin 1981 tarihinde Roma Büyükelçiliği kâtibi Gökberk Ergenekon, Ermenilerin silahlı saldırısı sonucu hafif
yaralandı.

28 Ocak 1982 tarihinde Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan öldürüldü.

28 Mayıs 1982 tarihinde Boston Fahri Başkonsolosumuz Orhan Gündüz öldürüldü.

7 Haziran 1982 tarihinde Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi öldürüldü.

27 Ağustos 1982 tarihinde Ottawa Askeri Ataşemiz Atilla Altıkat öldürüldü.

9 Eylül 1982 tarihinde Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora Süelkan, bir suikast sonucu öldürüldü.

8 Nisan 1982 tarihinde Ottowa Büyükelçiliği Ticaret müşaviri Gani Güngör silahlı saldırı sonucu yaralandı.

7 Ağustos 1982 tarihinde İki ASALA militanının Ankara Esenboğa Havalimanına düzenlediği silahlı baskında 8
kişi hayatını kaybetti, 72 kişi de yaralandı.

9 Mart 1983 tarihinde Belgrat Büyükelçisi Galip Bal-kar, iki ASALA militanın silahlı saldırısı sonucu öldürüldü

14 Temmuz 1983 tarihinde Bürüksel Büyükelçiliği İdari Ataşemiz Dursun Aksoy, silahlı saldırı sonucu
öldürüldü.

27 Temmuz 1983
tarihinde Lizbon Büyükelçiliği basıldı; büyükelçilik müsteşarımızın eşi Cahide Mıhçıoğlu bu saldırıda hayatını
kaybetti.

16 Haziran 1983 tarihinde Kapalıçarşı’da sivil halk üzerine ateş açıldı; iki kişi öldü, 21 kişi de yaralandı.
Saldırgan olay yerinde öldürüldü.

15 Temmuz 1983
tarihinde THY’nin Paris Orly havalimanındaki bürosunda bomba patlatıldı. Olayda 2 Türk, 4 Fransız, 1
Amerikalı, 1 İsveçli olmak üzere 8 kişi katledildi. 28 Türkün ve 63 kişinin de yaralandığı bu olay; “Orly
Katliamı” olarak tarihteki yerini aldı.

28 Nisan 1984 tarihinde işadamı Işık Yönder, bir Asala militanı tarafından katledildi.

20 Haziran 1984 tarihinde Viyana Çalışma Ataşemiz Erdoğan Özen, otomobilinde patlatılan bir bomba sonucu
katledildi.

28 Mart 1984 tarihinde Tahran Büyükelçiliği Başkâtibi Hasan Servet ve yardımcısı İsmail Pamukçu uğradıkları
silahlı saldırı sonucu yaralandılar.

19 Kasım 1984 tarihinde BM temsilcimiz Enver Ergun aracında patlatılan bir bomba sonucu katledildi.

OSMANLIYA İHANET !

Osmanlının Sadık milleti olarak tarihteki yerini alan Ermeniler, 1877–1878 yılında patlak veren ve tarihe 93
Harbi olarak geçen bu savaşta ilk kez Osmanlıya saldırarak hainliklerini belgelemişlerdir. Rusların tuzağına
düşerek onların amaçlarına hizmet eden Ermenileri tarih hiçbir zaman affetmeyecektir.

Dönemin iktidarı İttihat ve Terakki Cemiyeti, Ermenilerin işgal kuvvetleriyle birlikte ihanet peşinde olduğunu
görmüş, Osmanlıya saldıran ve saldırması muhtemel Ermenileri bir araya topladıktan sonra Suriye’ye ve
Lübnan’a sürgün etmiştir. Ne acıdır ki; bu göç esnasında savaş şartları, asayişsizlik ve salgın hastalıklar
sebebiyle pek çok Ermeni’nin yanı sıra; yolculuk boyunca onların ihtiyaçlarıyla ilgilenen ve onları koruyan pek
çok Osmanlı askeride hayatını kaybetmiştir.

Ermeniler, Osmanlıya karşı düşmanca davranmanın cezasını Divanı Harp’te kurşunlanarak ödemek durumunda
kalacaklarını biliyorlardı; ancak Türk-İslam adaleti onlar için ders niteliğinde tecelli etmiş; vatan haini olmaları
göz ardı edilerek, işledikleri bu ağır suçun cezasını sadece tehcir edilmek suretiyle çekmişlerdir.

1915 yılında meydana gelen bu hadiseler sonrasında Ermeniler, sürgün edildikleri toprakların kendilerine ait
olduğunu ileri sürüp; Türk ve İslam düşmanı Avrupa devletleri üzerinde teşkilatlanıp, davalarını uluslararası
platformda sürdürmeye başlamışlardır. Pek çok Avrupa devletinde azınlık olsa da varlıklarını sürdüren
Ermeniler, bu ülkelerde varlıklarını kabul ettirmiş; bu ülkelerin parlamentolarında da , türklerin
vurdumduymazlıkları ve alaksızları sonucu sözlerini geçirebilecek noktaya ulaşmışlardır.

Ermeniler; 1906–1922 yılları arasında Anadolu’nun pek çok ilinde, köyünde ve mezrasında yaşayan savunmasız
Türk insanına saldırarak katletmiştir. Ermeni-Rum ortak yapımı bu katliamlarda hayatını kaybeden
soydaşlarımızın toplamı 523.105’tir. Bu rakam ürkütücü bir rakamdır ve vahşetin boyutlarını tüm çıplaklığıyla
ortaya koymaktadır.

Bilindiği gibi, harp yıllarında eli silah tutan Türk erkekleri cephede düşmanlara karşı savaşıyordu. Hal böyle
iken; cephe gerisinde sadece kadın, çocuk ve yaşlı insanlarımızla, sakat, hasta ve yaralı insanlarımız kalmıştı.

Ermeni ve Rum çeteleri, Türklerin bu savunmasız durumundan faydalanarak Türk köylerine saldırılar
düzenleyerek kendilerine yakışan o çirkin zulümlere ve işkencelere başvurmuşlardır. Türk insanının en önemli
değeri olan iffetini zorla söküp alan Ermeni ve Rum soysuzları, Müslüman Türk Halkı’na akla ve hayale
gelmeyecek işkenceleri ve zulümleri reva görürken; Osmanlı Devleti, mütareke sonrasında evlerine dönen
askerlerinin Ermenilerden intikam almamaları için gerekli tüm tedbirleri almış bulunuyordu.

Ermeni ve Rumlar, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Müslümanlara ait evleri basıp talan ederken; aynı günlerde
Osmanlı Hükümeti, Ermenilerin iaşe giderleri için Merkez’den Anadolu’ya havale göndererek aciz Ermenilere
sahip çıkılmasını emrediyordu. Ayrıca; parası olmayan Ermenilere harcırah verilmesi için valiliklere talimatlar
gönderiyordu. Hâlbuki aynı günlerde Osmanlı Devleti, Belediye memurlarının maaşlarının verilmesine imkân
olmadığını ilan ediyordu. Yine aynı dönemlerde Beş-altı aydan beri maaşını alamamış çok sayıda Türk memur
mağdur halde yaşam mücadelesi vermek zorunda kalmıştı.

Şu bir gerçek ki; Osmanlı döneminde can ve mal emniyeti içerisinde yaşamış Ermenilere, ne Osmanlı Sultanları
ve ne de İttihat ve Terakki Cemiyeti kesinlikle soykırım uygulamamıştır. Türklerde öyle bir zihniyet olsaydı;
bugün yeryüzünde Ermeniler başta olmak üzere; şimdi bağımsız birer devlet olarak varlığını sürdüren pek
çok irili ufaklı devletler olmayacaktı. Bugün bu devletler var iseler; varlık sebepleri yine Osmanlı Devleti’dir.

2015 yılında Türkiye’ye hayatı dar edecekler! Bu sözler; Ermeni iddialarını reddettiği için “Türk Ajanı” olmakla
suçlanan Amerikalı tarihçi Guenter Lewy’ye aittir. Lewy, “Ermeni söylemlerine karşı mücadelede büyük
ilerleme sağlandı ancak 2015 yılında olabileceklere dair çok endişeliyim” diyerek Türkiye’yi bu tehlikeye
karşı uyarmıştır.

ABD’li tarihçi Lewy, 1915 yılı olaylarına yönelik Ermeni iddialarına karşı verilen mücadelenin kaybedilmediğini;
ancak yaklaşmakta olan 2015 yılına uzanan süreçte birçok zorluğun bulunduğunu ve mevcut durum güçlü
biçimde değişmediği müddetçe o yıl olabileceklere dair endişeler taşıdığını ifade ederek; “mücadelede büyük
ilerlemeler sağlandı, ancak hâlâ yapılması gereken çok iş var” demiştir. Lewy, kendisini 1915 olaylarından
dolayı “Türk Ajanı” olmak ve Türk Hükümeti’nden para almakla suçlayan Socut-hern Poverty Law Center
(SPLC) adlı Amerikan kuruluşuna açtığı dava sonucunda uzlaşma yoluna gidilerek kuruluşun özür
dilemesiyle ilgili Amerikan-Türk koalisyonu’nun Washington’daki ofisinde basın toplantısı düzenlendi.

tarihigercekler
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.