Bir Talihsiz Şehzade: Cem Sultan

03.03.2021
211
A+
A-
Bir Talihsiz Şehzade: Cem Sultan

Osmanlı tarihinde kardeş kavgası veya taht kavgası denildiğinde ilk akla gelen isimlerden olan Cem Sultan, Fatih Sultan Mehmet’in üçüncü oğludur. 1459 yılında Edirne’de doğan Cem Sultan daha 10 yaşındayken Kastamonu’ya sancakbeyi olarak tayin edilir. Bir müddet sonra önce İstanbul’a tekrar çağırılır daha sonra ise Rumeli vilayetine gönderilir. Lalalarıyla birlikte devlet yönetiminin inceliklerini bu sıralarda öğrenmeye devam eden Cem Sultan Fatih’in Akkoyunlu savaşında yenildiği haberi üzerine lalalarının kendisine biat etmeleri sebebiyle savaş dönüşü Fatih tarafından azarlanmış ve bu hareketiyle gözden düşmüştür. Nitekim tahtın varisi olan şehzadeler Amasya veya Manisa gibi yakın sancaklara tayin edilirken o önce Kastamonu’ya daha sonra Rumeli’ye gönderilmiştir.

1481 yılında Fatih Sultan Mehmet’in vefat etmesi üzerine tahta geçen abisi Sultan II. Bayezid’e karşı isyan etmiştir. Tahtın hakiki varisinin kendisi olduğunu babasının padişahlığı kendisine bıraktığını Bayezid’in haksız yere tahta çıktığını savunuyordu. Konya valisiyken harekete geçerek emrindeki askerler ve diğer devlet adamlarıyla birlikte Bursa’ya gelen Cem Sultan burada kendi adına hutbe okutup para bastırmış ve bir hükümdar gibi davranmaya başlamıştır. Ancak devletin bütün gücünü elinde bulunduran II. Bayezid’in ordusuna karşı Bursa Yenişehir yakınlarında yaptığı savaşı kaybedip vali olduğu Konya’ya çekilmek zorunda kalmıştır.

Cem Sultan cesur, atik ve gözü pek bir şehzade idi. Ancak devlet yönetimi ve siyaset anlamında büyük eksikleri vardı. Nitekim bir defasında II. Bayezid’e devletin ikiye bölünmesini Anadolu’yu kendisinin Rumeli tarafını da Bayezid’in yönetmesini teklif ederek bu basiretsizliği açık bir şekilde göstermiştir.

Konya’ya döndükten sonra artık Anadolu topraklarında barınamayacağını eğer teslim olursa da katledileceğini biliyordu. Bu yüzden Memluk Sultanının daveti üzerine Mısır’a gitti. Oradan Arabistan’a gidip hac vazifesini yerine getirdi. Bu süre zarfında Anadolu’dan gelen haberlerle şansını tekrar denemeye karar verdi ve yeni bir harekete kalkıştı ancak önce Bayezid’in kuvvetlerine daha sonra da Karamanoğlu Kasım Bey’e yenildi. Artık Anadolu’da kalamazdı. Kendine bağlı adamlarıyla birlikte Rodos adasına geçti ve ömrünün sonuna kadar sürecek gurbet hayatı başlamış oldu.

Hristiyan dünyası Cem Sultan’ın vefatına kadar onun varlığını Osmanlı Devleti’ne karşı her zaman bir koz olarak kullandı. Onu bırakmamaları karşılığında Bayezid Papa’ya yüklü miktarda ödeme de yapıyordu. Rodos şövalyeleri ellerinde tuttukları şehzadeyi bir müddet sonra önce Fransa’ya daha sonra Papa’ya teslim ettiler. O artık Avrupa’nın göbeğinde vatana hasret, bakıldığında serbest ve özgür ancak manevi bir esaret içindeydi. Papa’nın kendisine yaptığı emrine bir ordu verip Osmanlı topraklarına saldırması ve Hristiyan olması durumunda Osmanlı tahtını vadetmesi gibi teklifleri hiç düşünmeden reddetti. Onun Avrupa’daki varlığı Avrupalı krallar için her zaman Osmanlı’ya koz olarak kullanılması tehlikesini ortaya çıkarıyordu. Bu sebeple Bayezid birkaç defa iade edilmesi konusunda teşebbüste bulunsa da bunların hepsi neticesiz kalmıştır.

Roma’da Papa’nın elinde kuklaya dönmek istemeyen ve Osmanlı Devleti’ne karşı koz olarak kullanılıp Müslüman kanı dökülmesine sebep olmak istemeyen Cem Sultan Roma’dan Napoli’ye gönderilmek istendiği sırada 1495 yılında hayatını kaybetmiştir. Bu ani ölümün ardından kendisini kullanamayan Papa tarafından zehirlendiği de rivayet edilmektedir.

Cem Sultan’ın cenazesini bile pazarlık mevzu yapan Hristiyan Avrupa ölümünden üç sene sonra savaş tehdidiyle cenazeyi teslim etmiştir. Bayezid onun ölümüyle üç günlük yas ilan etmiş, gıyabında cenaze namazı kılmıştır. Naaşı teslim alındıktan sonra Bursa Muradiye Camii haziresine defnedilmiştir. Böylece hayatı maceralarla dolu olan talihsiz şehzade hayat sahnesinden tarih sahnesine çekilmiştir.

Hazırlayan : Cem Demirtay

tarihigercekler
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.