Kıbrıs Tarihi Dönemleri
Akdeniz’de Sicilya ve Sardunya adalarından sonra en büyük üçüncü ada konumunda olan Kıbrıs tarihi itibarıyla birçok mücadeleye sahne olmuştur. Hz. Osman zamanında İslamiyet’le tanışan Kıbrıs o dönemden sonra Emevi, Abbasi, Memluk ve Venedik hakimiyetinde kalmıştır. Sultan II. Selim zamanında Osmanlı Devlet’i tarafından fethedilerek Osmanlı sancağı haline getirilen Kıbrıs 1878 yılında geri vermek üzere İngiltere himayesine bırakıldı. Ancak Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşa girmesi sebebiyle İngiltere 1914 yılında adayı tamamen ilhak etmiş ve bir sömürge olarak yönetmeye başlamıştır.
Cumhuriyetin ilanı sonrasında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti adayla resmi bir bağlantısı olmadığı halde adada Türkler ’in yaşamasından dolayı kültürel bağları koparmamış ve uluslararası arenada her zaman Kıbrıs Türk’ünün yanında olmaya devam etmiştir. Özellikle Atatürk döneminde boğazlar ve Hatay konusunda izlenen siyasetin Kıbrıs konusunda da takip edildiği ancak netice almak için erken olduğu sonucuna varılabilir. Zira İngilizlerin yanında Yunanistan’da Bizans döneminden kalma tarihi geçmişlerini bahane ederek adada hak iddia ediyorlar ve adanın kendilerine teslimini istiyorlardı.
ENOSİS
İkinci Dünya Savaşı sonrasında her ne kadar savaştan galip ayrılmış olsa da büyük bir yıkım yaşayan İngiltere dünya liderliğini Amerika’ya bırakıyor ancak sömürge haline getirdiği topraklardaki kontrolünü de tam olarak kaybetmek istemiyordu. Diğer taraftan Yunanistan’ın 1928 yılından itibaren “ENOSİS” yani adanın tamamının statüsünün değişip Rumlara teslim edilmesini savunması durumu daha nazik hale getirmiştir. Buna karşılık olarak Türk tarafının da adadaki Türklerle kültürel bağları kuvvetli tutması ve herhangi bir Türk göçüne izin vermemesi adanın Rum tarafına ilhakına karşı önlem mahiyetindeydi.
EOKA
1950 yılında gelindiğinde ise Akdeniz’de ciddi bir Kıbrıs meselesi baş göstermiş bulunuyordu. ENOSİS’i hedefleyen Rumların adadaki Türk ve İngiliz varlığını sona erdirmek adına kurdukları EOKA terör örgütü silahlı faaliyetlere başlamış ve adadaki Türk ve İngiliz varlığına karşı terör eylemlerine başlamıştır. Buna karşılık Türkiye bu oluşuma büyük tepki göstermiş ve EOKA’nın karşısında Kıbrıs Türkleri tarafından Türk Mukavemet Teşkilatı kurulmasını sağlamıştır. Bu şekilde adada başlayan mücadele 1960 yılına kadar devam etmiş daha sonra ise Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti’nde nüfus oranına göre devlet kademeleri belirlenmiş Türk tarafı nüfusun yüzde otuzunu oluşturduğundan cumhurbaşkanı yardımcılığı ve üç bakanlık Rum tarafı ise yüzde yetmiş nüfusu oluşturduğundan cumhurbaşkanlığı ve altı bakanlığı almıştı. Bu çerçevede Kıbrıs cumhuriyetinde Cumhurbaşkanı Rum Makarios, Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise Türk Fazıl Küçük olmuştur.
KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI
Yapılan garantörlük antlaşmalarıyla ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla adada kısa süreli bir sükûnet sağlanmıştır. Ayrıca garantör ülkeler antlaşma maddelerine göre adadaki düzeni tehlikede gördüklerinde tek başlarına müdahale hakkı da elde etmişlerdir.
Kıbrıs’ta yine Rum tarafının ENOSİS emelleri sebebiyle 1960 sonrasında düzen bozulmaya başlamıştır. Özellikle Cumhurbaşkanı Makarios’un her fırsatta ENOSİS’ten bahsederek bu politikayı canlı tutma girişimleri ve Türk memurların devlet kademelerine girişlerinde çıkarılan problemler gerginliğin yeniden artmasına sebep olmuştur. Özellikle 1963 yılından itibaren Türklere karşı başlatılan etnik temizlik ve Nikos Sampson önderliğinde EOKA tarafından gerçekleştirilen “Kanlı Noel” baskınında bir gecede 100’den fazla Türk öldürülmüştür. Bu olaylar Türkiye’nin garantörlüğünü kullanarak ve Türk ordusunun girişimleriyle son bulmuştur.
Diğer taraftan Yunanistan’da bu süreç zarfında askeri darbe olmuş ve yönetimi ele geçiren askeri cunta bir an önce Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını istiyordu. Ayrıca cuntacılar Makarios’u istenmeyen adam ilan etmiş ve adada gerçekleştirdikleri bir darbeyle Nikos Sampson’u cumhurbaşkanlığına getirmişlerdi. Artık adada iş çığırından çıkmış Makarios bile adadaki Rumların Türkler ’den daha tehlikeli olduğunu ve adada bulunan bütün Türklerin hayatlarının tehlikede olduğunu söylemiştir.
Sonuç olarak Kıbrıs’ta 1963’ten bil itibar Türklere yönelik şiddet olayları 1973 yılına kadar devam etmiş bu çerçevede birçok Türk katledilmiştir. Adada bulunan Türk cemaati liderlerinden Rauf Denktaş Türkiye’den adaya müdahale etmesini istemiştir. 1973 yılında TBMM tarafından ele alınan Kıbrıs konusunda hükümete tam yetki verilmiş ve Türkiye yapmış olduğu uluslararası görüşmelerde istediği sonucu alamayınca garantörlük anlaşmasına dayanarak tek başına adaya “Barış Harekâtı” düzenlemiştir. Adadaki Türklerin mal ve can güvenliğini korumak ve düzeni yeniden sağlamak amacıyla yapılan harekât sonrasında Türk ve Rum tarafı kesin olarak birbirinden ayrılmış ve Türk tarafı 1975 yılında “Kıbrıs Türk Federe Devleti” ni ilan etmiştir.
Bundan sonraki süreçte dünya kamuoyunu her dönem için meşgul eden meselelerden biri haline gelen Kıbrıs’ta 1983 yılında Türk meclisi bağımsızlığını ilan etmiş ve “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adı altında adanın kuzeyini kaplayan devleti kurmuştur. Devletin ilk cumhurbaşkanı ise Rauf Denktaş olmuştur.
Günümüzde hala Kıbrıs meselesi tam olarak çözülebilmiş değildir. Adadaki Rumların ve Türklerin tek bir devlet altında yaşayacağı farklı formüller gündeme getirilse de gerek Türk tarafının ve gerekse Rum tarafının çıkarları sebebiyle bir netice alınabilmiş değildir.
Hazırlayan : Cem Demirtay
İletişim mail: cemdemirtay@gmail.com
kaynak belirtin, tüm hakları saklıdır, alıntı yapılamaz